Aşkın kaynağı beyin mi kalp mi?

Aşkın kaynağı beyin mi kalp mi?

Aşağıdaki başlıklara tıklayarak, Aşkın kaynağı beyin mi kalp mi? alanındaki ilgili içeriklere kolayca ulaşabilirsiniz.

Aşkı tarif eden cümlelerin içine hep kalbi koysak da asıl yönetici beyin. Peki beynin, duyguların ortaya çıkışında ve sonrasındaki rolü nedir? Prof. Dr. Sultan Tarlacı anlattı...

Her 14 Şubat’ta “Sevgi sadece bir gün mü gösterilir?” diye sorsak da “Bunlar kapitalist düzenin dayatması” diye hediye üzerine kurulmuş sevgi gösterisine karşı çıksak da “Ya sevgilisi olmayanlar bugün depresyona mı girsinler?” diye hüzünlensek de “Ben evliyim ne sevgilisi yahu?” diye şakayla karışık 14 Şubat tarihini görmezden gelmeye çalışsak da günün sonunda özellikle hanımlar gelen çiçek, çikolata ya da hediyenin envanterini çıkarıp birbirleriyle kıyaslamaya giriyorlar. Radyolar, televizyonlar, reklamlar, broşürler haftalardır aşk ve sevgi temalı mesajlarını verdiler ve hatta vermeye de devam ediyorlar. Biz de aşka bir başka açıdan bakalım ve aşkın, kalbin mi yoksa beynin işi mi olduğunu uzmanına soralım dedik. Sorularımızı Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı cevapladı.

Birinin gerçekten size âşık olup olmadığını bilimsel olarak kanıtlayabilir miyiz?
“Eşim beni gerçekten tutkuyla seviyor mu?” şeklinde bir test olabilir tabii de, burada hile yapılabilir. Buna karşılık  aşkı teknolojik olarak belirlemek  mümkündür. Fonksiyonel MR cihazı ile bunu yarım saat içinde yapabiliriz. Çünkü insan davranışlarının hepsinin beyinsel olarak bir karşılığı vardır.

Aşkı tarif ederken kalbimizi gösteriyoruz ya da kalp işareti yapıyoruz. Kalbimizle mi seviyoruz?
Bilimin geliştiği 1700’lü yıllara kadar duyguların ve insanı yöneten merkezin kalp olduğunu düşünülmüş. 1700’lü yıllardan sonra ise  insanı yöneten esas merkezin beyin olduğu anlaşılmış. Bu yüzden  o zamana kadar aşk ve diğer tüm işlevler için kalp sorumlu tutuluyormuş. 2003’ten itibaren fonksiyonel MR’ın birçok alanda kullanılmaya başlaması bazı beyin bilimcilerde merak uyandırmış: Bilim adamları “İnsan yutarken, kitap okurken,  film seyrederken beynin neresinin çalıştığını görüyoruz. Acaba bir insan sevdiği kişiye bakarken beynin neresinin çalıştığını görebilir miyiz?” diye düşünmüşler. Ve hayret uyandıracak şekilde âşık kişinin sevdiği kişiye bakarken beynin belli bölgelerinin ışıl ışıl parladığını görmüşler. 

Âşık olduğumuzda beynimizde neler oluyor?
Aşk döneminde beynin birçok bölgesi ışıldarken, “frontal bölge” dediğimiz alın beyin bölgesinin çalışması zayıflıyor. Frontal bölge bizim sosyal kurallara uymamızı, içinde bulunduğumuz durumu iyi değerlendirebilmemizi, yeni kurallar geliştirebilmemizi, başkasına saygı göstermemizi yöneten bölge. Aynı beyin bölgesi trafikte sağa veya sola dönmeden çok önce sinyal vermeyi, uzun vadeli planlarımızı da yönetiyor. Yani karar alma süreçlerinde de devreye giriyor. Bu bölgenin aşk döneminde az çalışması o dönemde alınan kararların sağlıksız olmasına sebep oluyor. O yoğun dönem geçtikten sonra “Ben bunu nasıl yaptım?” derler ya. Aşk dönemi bitince akıl yerine gelmiştir. Aşk gelince akıl gider, aşk gidince akıl gelir derler ya bunun bilimsel karşılığıdır.

SONSUZA KADAR SÜRMEZ

Aşk mutlaka bir gün biter mi? 
Nihai ve devamlı aşk söz konusu değil. Yapılan çalışmalarda da insan kimyasında bazı değişiklikler olduğunu gösteriyor. Kan kimyası ve psikolojik testlerle aşkın en yoğun olduğu dönemlerin 8 ila 16-18 ay sürdüğü gösterilmiş. Çok istisnai durumlarda 20 yıl tutkulu aşk yaşayanlar var ama bunlar tabii çok sıra dışı kişiler..

Aşkın bize nasıl faydası var?
Beyinden salgılanan ve  yaşlandıkça salgısı azalan NGF (Nöron Growth Factor)  dediğimiz sinir hücrelerini büyüten bir hormon   var.  Aşk döneminde bu NGF miktarı ölçülmüş ve normalin iki üç katı yükseldiği görülmüş. Bu sinir hücrelerinin daha fazla hayatta kalmasını, sinir hücreleri arasındaki bağlantının zaman içerisinde daha sık olmasını, gençleşmelerini sağlayan bir hormondur. Yaşlı sinir hücrelerini yapay bir ortama alıp bu hormonu verdiğinizde yapılarının gençleştiğini görürsünüz. Aynısı beyinde oluyor. Yani aşk beyni gençleştiriyor. Sırılsıklam aşk döneminde morfin benzeri maddelerin beyinde salınımı artıyor. Ondan dolayı ağrıya duyarlılık azalıyor. İnsan çok mutlu olduğu zaman ağrı duymaları azalır. Ama depresyondaki hastalar çok fazla ağrı duyar.

Kara sevda psikolojik bir rahatsızlıktır

Aşk dediğimiz tamamen masum mu?
Aşk bir saplantılı durumdur. Çünkü bizim Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) dediğimiz, “takıntılı bozukluk hastalığı” diye tarif edebileceğimiz bir hastalık var. OKB’de ‘serotonin transporter protein’ dediğimiz bir madde kanda belli oranda azalıyor. Bu madde OKB’de üç birim düşüyorsa, sırılsıklam aşk döneminde beş birim düşer. Dünyaya baktığınız zaman, iyi  olan her şeyin üreticisinin altında dopamin yatar. Dopamin yenilik arayışı, üretim ve hazzı temel alan bir sinir kimyası maddesidir. Gösterilmiş ki; insan beyninde tutkulu aşk döneminde beyin neredeyse dopamin içinde yüzüyor. Ondan dolayı bütün önemli aşk şiirleri, müzikler hep sırılsıklam aşk döneminde yazılıyor.

 

Paylaş
OluşturanNP İstanbul Hastanesi Yayın Kurulu
Güncellenme Tarihi05 Mart 2024
Oluşturulma Tarihi17 Şubat 2020
Sizi Arayalım
Phone