Anksiyete, toplum arasında kaygı bozukluğu olarak da bilinen bir psikolojik rahatsızlıktır. Panik atak, uyku problemleri ve kaygı dolu davranışlar, bu bozukluğun sık görülen belirtilerinden bazılarıdır. Anksiyete bozukluğuna sahip bireyler arasında en sık karşılaşılan süreç, hastalığı reddetme evresidir.
Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler günlük hayatında ve iş hayatında bu durumun negatif etkilerini zaman zaman yoğun olarak hissetmektedirler. Tedavi edilebilir bir psikolojik rahatsızlık olduğundan geç kalınmadan bir uzmana başvurulmasında kişinin hayat kalitesi açısından fayda vardır.
Anksiyete Belirtileri Nelerdir?
Anksiyete, genellikle aşırı endişe ve korku hissi ile karakterize edilen bir durumdur. Belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ve şiddet dereceleri farklılık gösterebilir. Yaygın görülen anksiyete belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
Fiziksel Belirtiler:
- Kalp çarpıntısı veya hızlı nabız,
- Nefes darlığı veya hızlı solunum,
- Baş ağrısı veya baş dönmesi,
- Titreme veya kas gerginliği,
- Mide problemleri (karın ağrısı, bulantı, ishal).
Duygusal Belirtiler:
- Sürekli endişe, panik ve korku hali,
- Yalnızlık hissi,
- Huzursuzluk veya gerginlik hissi,
- Kontrol kaybı hissi,
- Uyumakta zorlanma veya aşırı uyuma.
Davranışsal Belirtiler:
- Kaçınma davranışları (sosyal etkileşimlerden kaçınma),
- Sürekli kontrol ihtiyacı veya mükemmeliyetçilik,
- Obsesif düşünceler veya tekrarlayan ritüeller.
Zihinsel Belirtiler:
- Sürekli endişe dolu düşünceler,
- Konsantrasyon güçlüğü,
- Bellek sorunları,
- Korkuların aşırı büyütülmesi,
- Negatif senaryoların sürekli düşünülmesi.
Sosyal Belirtiler:
- Sosyal geri çekilme veya izolasyon,
- İnsanlarla iletişimde zorluk,
- Sosyal aktivitelerden kaçınma.
Yukarıdaki belirtilerden bir veya birkaçının uzun süre devam etmesi durumunda, profesyonel yardım almak önemlidir. Bir sağlık profesyoneli, kişinin durumunu değerlendirerek uygun tedavi yöntemlerini önermek için en uygun kişidir.
Anksiyete Bozukluğu Neden Olur?
Anksiyete bozukluğu genellikle birçok farklı faktörün bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkabilir. Bu faktörler genetik, biyolojik, çevresel ve psikososyal olabilir. Anksiyete bozukluğuna neden olan etmenlerden bazıları şunlardır:
Genetik Faktörler: Ailede bu tür bir bozukluk öyküsü olan bireylerde bu bozukluğa sahip olma riski daha yüksek olabilir. Genetik faktörler, belirli kişilik özelliklerini ve beyin kimyasını etkileyerek kaygı bozukluğuna yatkınlığı artırabilir.
Biyolojik Faktörler: Beyin kimyasındaki dengesizlikler, nörotransmitter seviyelerindeki değişiklikler ve hormonal faktörler, nedenleri arasında yer alabilir. Örneğin, serotonin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin düzensizliği ile ilişkilendirilebilir.
Çevresel Faktörler: Travmatik yaşam olayları, çocukluk döneminde yaşanan stres, aile içi problemler, iş veya okul stresi gibi çevresel faktörler de bozukluğun gelişmesine yol açabilir. Zorlayıcı yaşam olayları, bu durumu tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir.
Bireysel Faktörler: Bireyin kişilik yapısı, düşünce tarzı ve duygusal tepkileri de ortaya çıkmasında etkili olabilir. Mükemmeliyetçilik, düşük özsaygı, sosyal beceri eksikliği gibi bireysel özellikler de bu tür bozukluğu artırabilir.
Nörolojik Faktörler: Beyindeki yapısal veya işlevsel bozukluklar, bu tür bir bozukluğun gelişmesine katkıda bulunabilir. Örneğin, amigdala veya hipotalamus gibi beyin bölgelerinin anormal aktivitesi ile ilişkilendirilebilir.
Anksiyete Risk Faktörleri Nelerdir?
Anksiyete bozukluğu gelişiminde etkili olan bir dizi risk faktörü bulunmaktadır. Bu faktörler, bireyin genetik, biyolojik, çevresel ve kişisel özellikleri ile ilişkilidir. Anksiyete bozukluğu için potansiyel risk faktörleri:
Genetik Yatkınlık: Aile geçmişinde kaygı bozukluğu öyküsü bulunan bireylerde bu bozukluğa sahip olma riski artabilir. Genetik faktörler, belirli genlerdeki varyasyonlar aracılığıyla bozukluk riskini artırabilir.
Biyolojik Faktörler: Beyin kimyasındaki dengesizlikler, nörotransmitter seviyelerindeki değişiklikler, hormonal faktörler ve nörolojik bozukluklar görülme riskini artırabilir.
Çocukluk Dönemi Stresi: Çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar, aile içi problemler, istismar veya ihmal ortaya çıkma riskini artırabilir. Bu dönemdeki stres, yetişkinlikte kaygı bozukluğunun ortaya çıkma olasılığını etkileyebilir.
Kişilik Özellikleri: Belirli kişilik özellikleri, özellikle perfeksiyonizm, düşük özsaygı, sürekli endişe eğilimi gibi özellikler anksiyete riskini artırabilir.
Bireysel Duyarlılık: Zihinsel ve duygusal olarak daha hassas olan bireyler, çevresel streslere karşı daha savunmasız olabilir ve bu da kaygının gelişimini kolaylaştırabilir.
Kronik Hastalıklar: Belirli kronik sağlık sorunları, özellikle sinir sistemi ile ilgili bozukluklar, gelişme riskini artırabilir.
Aile Ortamı ve Yetiştirilme Tarzı: Aile içindeki stres, aile içi çatışmalar, duygusal istismar veya ailedeki anksiyete bozukluğu gibi faktörler anksiyete riskini etkileyebilir. Ayrıca, ailedeki yetiştirilme tarzı da çocuğun anksiyete gelişimini etkileyebilir.
Cinsiyet: Kadınların genellikle erkeklere kıyasla anksiyete bozukluğuna daha yatkın olduğuna dair gözlemler bulunmaktadır. Hormonal değişiklikler, bu cinsiyet farklılığında etkili olabilir.
Bu faktörler kişiden kişiye farklılık gösterir ve birçok durumda bir kombinasyonu rol oynayabilir. Anksiyete bozukluğu risk faktörleri hakkında bilgi sahibi olmak, bu bozukluğun önlenmesi ve etkili tedavi için önemlidir.
Sosyal Anksiyete Nedir?
Sosyal anksiyete, bireyin sosyal ortamlarda veya sosyal etkileşimlerde aşırı endişe ve korku hissettiği bir anksiyete bozukluğu türüdür. Bu durum, başkalarının kendilerini olumsuz değerlendireceği veya eleştireceği korkusuyla ilişkilidir. Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler, genellikle topluluk içinde veya dikkat çekici durumlarda büyük rahatsızlık duyarlar.
Sosyal anksiyete, genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde ortaya çıkar, ancak hayatın herhangi bir döneminde gelişebilir. Bu durum, bireyin sosyal etkileşimlerle başa çıkma yeteneğini olumsuz etkileyebilir ve kişinin günlük yaşamını, iş performansını ve genel yaşam kalitesini etkileyebilir.
Sosyal anksiyete bozukluğu olan bireyler genellikle durumuyla başa çıkmak için terapi, ilaç tedavisi veya her ikisini içeren bir tedavi yaklaşımına ihtiyaç duyabilirler. Bilişsel davranış terapisi, bu bozuklukla başa çıkmak için sıkça kullanılan bir terapi türüdür. Ayrıca, ilaç tedavisi, belirtileri hafifletmeye yardımcı olabilir. Tedavi, bireyin ihtiyaçlarına ve belirtilerine bağlı olarak kişiselleştirilir.
Anksiyete Bozuklukları Nelerdir?
Anksiyete bozuklukları, aşırı endişe, korku veya gerginlik gibi duygusal tepkilerin belirgin ve sürekli olduğu bir dizi psikiyatrik durumu ifade eder. Bu bozukluklar, genellikle normal günlük stres ve endişeden daha yoğun ve sık olmak üzere, kişinin yaşamını etkileyen düzeyde endişe içerir. Anksiyete bozukluklarından bazıları şunlardır:
Genel Anksiyete Bozukluğu (GAB): Sürekli, belirgin ve kontrol edilemeyen endişe ve gerginlik durumu olarak tanımlanır. GAB, günlük aktiviteleri etkileyebilir ve somatik belirtilerle birlikte seyredebilir.
Sosyal Anksiyete Bozukluğu (SAB): Sosyal durumlar veya performanslarla ilişkilendirilen aşırı endişe ve korku ile karakterizedir. Başkaları tarafından olumsuz değerlendirilme veya eleştirilme korkusu genellikle bu bozukluğun temelidir.
Panik Bozukluk: Aniden ortaya çıkan yoğun korku ataklarına (panik ataklar) eşlik eden bir durumdur. Panik ataklar, kişinin kalp çarpıntısı, terleme, titreme ve ölüm korkusu gibi belirtilerle birlikte aniden ortaya çıkar.
Agorafobi: Panik ataklarını tetikleyen veya şiddetlendiren durumlardan veya yerlerden kaçınma ile karakterizedir. Bu durum genellikle toplu alanlardan veya kapalı mekanlardan kaçınma ile ilişkilidir.
Özgül Fobi: Belirli bir nesne, durum veya aktiviteye karşı aşırı bir korku ve kaçınma tepkisi gösterilen durumlardır. Örnekler arasında yükseklik korkusu, örümcek fobisi veya uçak korkusu bulunabilir.
Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB): Zorlayıcı obsesyonlar (tekrarlayan düşünceler) ve bu obsesyonlara karşı geliştirilen zorlayıcı kompulsiyonlar (tekrarlayan davranışlar) ile karakterizedir. Bu davranışlar kişinin günlük yaşamını etkileyebilir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Travmatik bir olayı takiben ortaya çıkan şiddetli stres ve korku hissi içerir. Kişi, travmatik olaya ilişkin hatıralar, kabuslar ve duygusal uyarılma yaşayabilir.
Anksiyete Tanısı Nasıl Konulur?
Anksiyete tanısı kişiye muayenede bir uzman tarafından konulabilecek bir tanıdır. Bu tanı hasta ile uzman görüşmesinden sonra uzmanın değerlendirmeleri neticesinde konulabilir. Tanı konulduktan sonra ise kişiye uygun tedavi yöntemi ile tedaviye başlanır.
Anksiyete Bozukluğu Tedavi Yöntemleri
Anksiyete tedavisi çok kısa bir zaman diliminde olumlu yanıtlar veren bir tedavidir ve temel olarak anksiyolitik ve antidepresan ilaçlar, bilişsel-davranışçı terapi ve basamaklı maruz bırakma çalışmalarını içerir. Bu tedavi yöntemleri, genellikle bir uzman klinik psikolog tarafından uygulanır. Nefes egzersizleri, bilişsel ve davranışçı müdahaleler de tedavi sürecinde önemli bir rol oynar.
Tedavi, antidepresan ve anksiyolitik ilaçlar ile bilişsel-davranışçı terapinin kombinasyonunu içerebilir. Bu ilaçlar, uzman tarafından reçete edilmeli ve düzenli olarak uzman gözetiminde alınmalıdır. Antidepresan ilaçların etkisi genellikle bir-iki haftadan önce başlamaz.
Psikoterapi, ilaç tedavisiyle birlikte veya ayrı ayrı uygulanabilir. Bilişsel-davranışçı terapi, anksiyete tedavisinde sıkça tercih edilen bir psikoterapi yöntemidir. 5-6 seanstan sonra hastalar, anksiyeteyi kontrol altına alabilir hale gelebilir. Ek olarak, hastalara gevşeme egzersizleri öğretilir.
Anksiyete bozukluğu tedavisi sırasında, hastanın başka psikiyatrik hastalıkları olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu hastalıkların tanılanması ve tedavi edilmesi, anksiyete tedavisi sürecinde önemlidir.
Anksiyete Testi
Anksiyete testi, özellikle anksiyete belirtilerini değerlendirmeye yardımcı olan bir araçtır. Bu test, bireyin anksiyete düzeyini ölçer ve olası anksiyete bozukluğunu belirlemeye katkı sağlar. Test sonuçlarına göre, anksiyete seviyesinin derecesi belirlenir ve kişiye uygun bir tanı konulabilir. Anksiyete testi için bu bağlantıya göz atabilirsiniz: https://cdn.npistanbul.com/beck-anksiyete-testi
Anksiyete İlacı
Genellikle bu durumda hastaya uygun en iyi anksiyete ilacı verilerek tedaviye başlanır. Burada multidisipliner yaklaşım ile yaklaşmak gereklidir. Farmakogenetik laboratuvarımızda yapılacak ilaç kan düzeyi testi ile de doz ayarlaması kişiye özel uygulanır.
Çocuklarda Anksiyete
Çocuklarda anksiyete, genellikle kaygı ve korkuların temelinde yatar. Bu kaygılar, çocuğun ebeveynlerinden ayrılma korkusu, okul, öğretmen ve güvenli alanlara dair endişelerle ilişkilendirilebilir. Normalde yaşanabilecek durumlar olsa da kaygısı yüksek olan bir çocuk bu duyguları etkili bir şekilde yönetemez. Uzman desteği, çocuklardaki bu tür bozukluk ile başa çıkmak için önemlidir. Bu durumun temelinde genellikle belirli korkular yer alabilir. Bu korkular, çocuk ve ailesi ile yapılan görüşmeler sonucunda belirlenir ve tedavi süreci başlatılır. Anksiyete konusunda uzman yardımı, çocuğun sağlıklı bir şekilde gelişimini desteklemek açısından önem taşır.
Anksiyete Çocuklarda Nasıl Oluşur?
Anksiyete, genellikle çocuklarda okul çağında ortaya çıkmaya başlar. Çocuklar, bebeklik döneminden itibaren çevreleriyle sıkı bir bağ kurarlar. Bu bağlamda, çocuğun yaşamındaki değişiklikler genellikle kaygı, korku ve genel anlamda anksiyeteye neden olabilir.
Anksiyete Bozukluğu Olan Çocuklarda Neler Görülür?
Anksiyete bozukluğu olan çocuklarda genellikle ruhsal belirtiler gözlemlenir. Bu belirtiler arasında huzursuzluk, dikkat dağınıklığı, aşırı heyecan, kendini kontrol edememe, içe kapanma veya aşırı dışa dönüklük gibi durumlar sıkça görülmektedir.
Anne Babanın Bu Süreçte Çocuğa Tutumu Nasıl Olmalıdır?
Bu süreç, çocuğun bebeklik döneminden itibaren başlar. Bebeklik döneminden itibaren çocuk, annesine duygusal olarak bağlanır. Bu dönemde annenin çocuğa karşı kaygı ve endişe hissettirmeksizin davranması ve aşırı tepkilerden kaçınması önemlidir. İlk bebekteki kaygılar, emme, açlık, fiziksel temas, üzülme gibi temel ihtiyaçlara dayanmaktadır. Anne-babanın bu süreçte çocuğa destekleyici ve güven verici bir tutum sergilemesi, sağlıklı bir bağlanmanın oluşmasına katkı sağlar.
Çocuklarda Anksiyetenin Çözüm Yolları Nelerdir?
Çocuklarda anksiyete düşük düzeyde ise, anne ve baba bu durumu fark ederek çocuğa destek olabilir. Ancak, ailenin özverisi tek başına yeterli olmazsa, mutlaka bir uzmandan yardım almak gereklidir.