Anksiyete Nedir?

Anksiyete Nedir?

Aşağıdaki başlıklara tıklayarak, Anksiyete Nedir? alanındaki ilgili içeriklere kolayca ulaşabilirsiniz.

İçerik Özeti

Anksiyete bozukluğu, günlük yaşamı ve iş hayatını olumsuz etkileyen, tedavi edilebilir bir psikolojik rahatsızlıktır. Belirtiler fiziksel (kalp çarpıntısı, nefes darlığı, baş ağrısı, mide problemleri), duygusal (sürekli endişe, yalnızlık, huzursuzluk), davranışsal (kaçınma davranışları, mükemmeliyetçilik), zihinsel (endişe dolu düşünceler, konsantrasyon güçlüğü) ve sosyal (sosyal izolasyon, iletişimde zorluk) olabilir. Nedenleri genetik yatkınlık, beyin kimyasındaki dengesizlikler, çevresel stres, travmatik olaylar, kişilik özellikleri ve nörolojik faktörlerdir. Risk faktörleri arasında aile öyküsü, çocukluk dönemi stresi, belirli kişilik özellikleri, bireysel duyarlılık, kronik hastalıklar ve aile ortamı yer alır. Sosyal anksiyete, sosyal ortamlarda aşırı endişe ve korkudur. Anksiyete bozuklukları arasında genel anksiyete bozukluğu, sosyal anksiyete bozukluğu, panik bozukluk, agorafobi, özgül fobi, obsesif-kompulsif bozukluk ve travma sonrası stres bozukluğu bulunur. Tanı, uzman tarafından konur ve tedavi anksiyolitik ve antidepresan ilaçlar, bilişsel-davranışçı terapi, gevşeme egzersizleri ve maruz bırakma çalışmalarını içerir. Çocuklarda anksiyete, ebeveynlerden ayrılma korkusu, okul ve güvenli alanlara dair endişeler gibi tezahür edebilir ve uzman desteği önemlidir.

Anksiyete, bireyin karşı karşıya olduğu ya da olabileceğini düşündüğü tehditlere karşı hissettiği endişe, korku ve gerginlik hissiyle tanımlanan bir durumdur. Günlük yaşamda stresli durumlarla başa çıkmamıza yardımcı olan normal bir tepki olarak kabul edilirken, sürekli hale geldiğinde yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir ve bir bozukluk olarak değerlendirilmesi gerekebilir.

Anksiyete, kişiyi korumaya yönelik bir alarm sistemi gibi çalışarak, tehlikeye karşı dikkatli olmayı ve uygun önlemler almayı sağlar. Ancak bazı bireylerde bu duygu, gerçek bir tehdit olmamasına rağmen aşırı düzeyde ve sürekli olarak hissedilir. Anksiyete bozukluğu, kişinin günlük aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen, yoğun ve sürekli endişe ile karakterize edilen bir ruh sağlığı problemidir. Bu bozukluk, bireyin iş, okul, sosyal yaşam gibi alanlardaki işlevselliğini düşürebilir.

Anksiyete, gelecekte olabilecek durumlara karşı hissedilen sürekli bir endişe hali iken; stres, mevcut bir durum karşısında verilen tepkidir. Stres kaynağı ortadan kalktığında genellikle rahatlama hissi gelirken, anksiyete uzun süre devam edebilir ve kişinin günlük işlevlerini etkileyebilir. Anksiyete, dünya genelinde en sık rastlanan ruh sağlığı sorunlarından biridir. Yapılan araştırmalar, her dört kişiden birinin hayatının bir döneminde anksiyete ile karşılaştığını göstermektedir. Kadınlarda erkeklere kıyasla daha sık görüldüğü bilinmektedir.

Anksiyete Neden Olur?

Anksiyete bozukluğu genellikle birçok farklı faktörün bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkabilir. Bu faktörler genetik, biyolojik, çevresel ve psikososyal olabilir. Anksiyete bozukluğuna neden olan etmenlerden bazıları şunlardır:

Genetik Faktörler: Ailede bu tür bir bozukluk öyküsü olan bireylerde bu bozukluğa sahip olma riski daha yüksek olabilir. Genetik faktörler, belirli kişilik özelliklerini ve beyin kimyasını etkileyerek kaygı bozukluğuna yatkınlığı artırabilir.

Biyolojik Faktörler: Beyin kimyasındaki dengesizlikler, nörotransmitter seviyelerindeki değişiklikler ve hormonal faktörler, nedenleri arasında yer alabilir. Örneğin, serotonin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin düzensizliği ile ilişkilendirilebilir.

Çevresel Faktörler: Travmatik yaşam olayları, çocukluk döneminde yaşanan stres, aile içi problemler, iş veya okul stresi gibi çevresel faktörler de bozukluğun gelişmesine yol açabilir. Zorlayıcı yaşam olayları, bu durumu tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir.

Bireysel Faktörler: Bireyin kişilik yapısı, düşünce tarzı ve duygusal tepkileri de ortaya çıkmasında etkili olabilir. Mükemmeliyetçilik, düşük özsaygı, sosyal beceri eksikliği gibi bireysel özellikler de bu tür bozukluğu artırabilir.

Nörolojik Faktörler: Beyindeki yapısal veya işlevsel bozukluklar, bu tür bir bozukluğun gelişmesine katkıda bulunabilir. Örneğin, amigdala veya hipotalamus gibi beyin bölgelerinin anormal aktivitesi ile ilişkilendirilebilir.

Anksiyete Belirtileri Nelerdir?

Anksiyete, hem fiziksel hem de psikolojik belirtilerle kendini gösteren bir durumdur. Bu belirtiler, kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir ve işlevselliğini azaltabilir. Anksiyete belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve zamanla şiddetlenebilir.

Fiziksel Belirtiler

Anksiyete, vücutta stres tepkisini tetikleyerek çeşitli fiziksel semptomlara yol açabilir. Bunlar arasında şunlar yer alır:

  • Kalp çarpıntısı: Bu durumu yaşayan kişilerde kalp atışları hızlanabilir, çarpıntı hissedilebilir.
  • Nefes darlığı: Derin nefes alma ihtiyacı, boğuluyormuş gibi hissetme veya nefes alıp vermede zorluk çekme yaygın belirtilerdendir.
  • Baş dönmesi ve sersemlik: Yoğun kaygı anında baş dönmesi, dengesizlik hissi yaşanabilir.
  • Mide problemleri: Sindirim sistemi etkilenebilir; mide bulantısı, ishal veya karın ağrısı gibi sorunlar ortaya çıkabilir.
  • Kas gerginliği: Sürekli endişe, kaslarda sertleşme ve ağrıya sebep olabilir.
  • Terleme: Özellikle avuç içleri ve ayak tabanlarında aşırı terleme görülebilir.
  • Titreme: Vücutta titreme veya kas seğirmesi hissedilebilir.
  • Uyku problemleri: Gece boyunca sık uyanma, uykuya dalmada zorluk veya dinlendirici bir uyku uyuyamama durumu sık görülür.

Psikolojik Belirtiler

Anksiyete, kişinin zihinsel sağlığını da derinden etkileyerek çeşitli psikolojik belirtilere neden olabilir:

  • Sürekli endişe hali: Gelecekle ilgili aşırı düşünme ve kontrol edilemez bir kaygı durumu hissedilir.
  • Konsantrasyon zorluğu: Dikkat dağınıklığı, odaklanma sorunları ve unutkanlık sık görülür.
  • Sinirlilik ve huzursuzluk: Bu duruma sahip kişiler genellikle gergin ve tahammülsüz hisseder.
  • Kötü senaryolar kurma: Olumsuz düşünceler ve felaketleştirme eğilimi yaygındır.
  • Gerçeklikten kopma hissi: Birey, çevresindeki olayları ve kendisini gerçek dışı veya yabancı gibi hissedebilir (derealizasyon ve depersonalizasyon).
  • Ölüm korkusu: Sebepsiz yere ani bir ölüm ya da ciddi bir hastalık korkusu ortaya çıkabilir.

Davranışsal Belirtiler

Anksiyete, kişinin davranışlarını da etkileyerek belirgin değişikliklere yol açabilir:

  • Kaçınma davranışı: Kişi, bu durumu tetikleyici durum ve ortamlardan uzak durmaya çalışır (sosyal ortamlardan kaçınma gibi).
  • Tedirginlik ve aşırı dikkat: Birey, çevresinde sürekli bir tehlike arayışı içinde olabilir ve aşırı tetikte davranabilir.
  • Tekrarlayan davranışlar: Belirli bir düzeni sağlamak veya rahatlamak adına tekrar eden hareketler yapılabilir (tırnak yeme, kalemle oynama vb.).
  • Madde veya alkol kullanımı: Bu kaygı ile başa çıkmak için zararlı madde kullanımı eğilimi artabilir.

Sosyal Belirtiler

Anksiyete, kişinin sosyal yaşamını da etkileyerek ilişkilerde sorunlara neden olabilir:

  • Topluluk önünde konuşma korkusu: Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler, başkalarının önünde konuşmaktan veya kendilerini ifade etmekten çekinebilir.
  • İnsanlarla etkileşimde zorluk: Bu huzursuzluk durumunu yaşayan kişiler başkalarıyla iletişim kurmaktan kaçınabilir veya içe kapanabilir.
  • Yetersizlik hissi: Sürekli başkalarıyla kendini kıyaslama ve eksiklik duygusu ortaya çıkabilir.

Anksiyete belirtileri günlük yaşamı aksatacak düzeye ulaştığında ve uzun süre devam ettiğinde profesyonel bir yardım almak önemlidir.

Anksiyete Bozukluklarının Türleri Nelerdir?

Anksiyete bozuklukları, bireyin aşırı ve sürekli endişe, korku ve kaygı duymasına neden olan psikiyatrik rahatsızlıklardır. Bu bozukluklar kişinin günlük yaşamını, işlevselliğini ve sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Anksiyete bozuklukları farklı türlere ayrılır ve her birinin kendine özgü belirtileri ve tedavi yaklaşımları vardır.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Bireyin günlük olaylar ve durumlar hakkında aşırı ve kontrol edilemeyen bir endişe duymasıyla karakterizedir. Bu kişiler, sağlık, iş, para ve aile gibi konular üzerinde sürekli kaygı duyabilirler.

Panik Bozukluk

Panik bozukluk, bireyin beklenmedik anlarda aniden ortaya çıkan yoğun korku ve panik atakları yaşamasıyla tanımlanır. Panik ataklar sırasında kişi, ölüm korkusu, kontrol kaybı hissi ve fiziksel belirtiler yaşar.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)

Bireyin sosyal ortamlarda aşırı kaygı duyması ve yargılanma korkusu yaşamasıyla karakterizedir. Kişi başkalarının önünde konuşmaktan, yeni insanlarla tanışmaktan veya toplum içinde bulunmaktan çekinebilir.

Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB)

Obsesif-kompulsif bozukluk, kişinin istenmeyen ve tekrarlayan düşünceleri (obsesyonlar) ve bu düşünceleri hafifletmek için yaptığı tekrarlayıcı davranışlarla (kompulsiyonlar) tanımlanan bir rahatsızlıktır.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)

Travmatik bir olayın ardından gelişen bir türüdür. Savaş, kazalar, doğal afetler veya şiddet gibi travmatik deneyimlere maruz kalan bireylerde görülür.

Özgül Fobiler

Belirli bir nesne, durum veya aktiviteye karşı aşırı ve mantıksız bir korku duyulması durumudur. Örneğin, yükseklik, karanlık, uçak yolculuğu veya hayvanlar gibi unsurlar fobiye sebep olabilir.

Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu

Genellikle çocuklarda görülse de yetişkinlerde de rastlanabilen bu bozukluk, bireyin sevdiği kişilerden ayrılma konusunda aşırı korku ve kaygı yaşamasıyla ortaya çıkar.

Anksiyete bozuklukları, farklı türleriyle bireyin hayat kalitesini olumsuz etkileyebilir. Uygun tedavi yöntemleri ve profesyonel destekle bu durum yönetilebilir ve kişinin yaşam kalitesi iyileştirilebilir. Eğer sürekli endişe ve huzursuzluk hissediyorsanız, bir uzmandan destek almak faydalı olabilir.

Anksiyete Risk Faktörleri Nelerdir?

Anksiyete bozuklukları, çeşitli risk faktörlerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkabilen karmaşık bir durumdur. Her bireyin bu sorunu yaşama riski farklılık gösterse de bazı etkenler, rahatsızlığın gelişme olasılığını artırabilir. Bu tür bozuklukların ortaya çıkma riski, biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle şekillenir.

Genetik ve Aile Geçmişi

Bu durum, aile üyelerinde varsa, bireyin de bu durumu yaşama riski artmaktadır. Genetik yatkınlık, bu rahatsızlığın gelişiminde önemli bir rol oynar. Yapılan araştırmalar, kaygı bozukluklarının genetik geçişinin %30-40 oranında olabileceğini göstermektedir.

Kişilik Özellikleri

Bazı kişilik özellikleri, bireyin anksiyete geliştirme riskini artırabilir. Özellikle şu kişilik tiplerinde bu rahatsızlığın görülme olasılığı daha yüksektir:

  • Mükemmeliyetçi bireyler: Sürekli olarak en iyisini yapmaya çalışmak, başarısızlık korkusunu artırabilir.
  • Aşırı hassas bireyler: Eleştiriyi kaldıramama ve başkalarının görüşlerine aşırı önem verme eğilimi, kaygıyı artırabilir.
  • Düşük özgüvene sahip bireyler: Kendine güven eksikliği, kaygı seviyesini artırabilir.
  • Karamsar düşünce yapısına sahip bireyler: Olumsuz düşüncelere odaklanma, geleceğe dair sürekli endişeye sebep olabilir.

Çocukluk Dönemi Travmaları

Çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar, bireyin ilerleyen yaşlarda kaygı bozukluğu geliştirme riskini artırabilir. Çocukluk travmaları, beyindeki stres tepkilerini değiştirebilir ve bireyin kaygıya daha duyarlı hale gelmesine neden olabilir.

Travmatik Yaşantılar ve Stresli Olaylar

Hayatın ilerleyen dönemlerinde yaşanan stresli ve travmatik olaylar, kaygı bozukluğunun ortaya çıkmasına neden olabilir. Kişinin stresle başa çıkma konusunda yetersiz olması, bu durumun kronik hale gelmesine yol açabilir.

Kronik Hastalıklar ve Sağlık Sorunları

Fiziksel sağlık sorunları, bireyin anksiyete bozukluğu yaşama riskini artırabilir. Sürekli sağlık endişesi taşımak, kaygının artmasına sebep olabilir.

Anksiyete riskini artıran bazı sağlık sorunları:

  • Kalp hastalıkları
  • Diyabet
  • Tiroid bozuklukları (hipertiroidi ve hipotiroidi)
  • Solunum hastalıkları (astım, KOAH)
  • Kronik ağrı sendromları

Madde ve Alkol Kullanımı

Uyarıcı maddeler ve alkol, kaygı bozukluklarını tetikleyebilir. Özellikle alkol veya madde bağımlılığı olan bireylerde, bu rahatsızlığın görülme riski daha yüksektir.

Risk faktörleri:

  • Aşırı kafein tüketimi
  • Sigara ve tütün kullanımı
  • Uyuşturucu madde kullanımı
  • Alkol bağımlılığı ve aşırı alkol tüketimi

Beyin Kimyası ve Hormon Dengesizlikleri

Beyindeki kimyasal dengesizlikler, özellikle serotonin, dopamin ve GABA gibi nörotransmitterlerdeki bozukluklar, kaygı bozukluklarının gelişimine yol açabilir. Hormon seviyelerindeki değişimler de bu riski artırabilir.

Sosyal ve Çevresel Faktörler

Bireyin yaşadığı ortam ve çevresel koşullar, kaygının ortaya çıkmasında önemli bir rol oynar. Yoğun iş temposu, sosyal destek eksikliği ve toplum baskısı, stres seviyesini yükseltebilir.

Uyku Bozuklukları

Düzensiz uyku ve uykusuzluk, hem kaygının sebebi hem de sonucu olabilir. Yeterince dinlenemeyen bireylerde stres seviyesi artarak belirtileri daha da şiddetlendirebilir.

Hormonal Değişiklikler

Özellikle kadınlarda hormonal dalgalanmalar kaygı seviyesini yükseltebilir. Hamilelik, doğum sonrası dönem ve menopoz gibi süreçlerde bu tür değişimler daha belirgin hale gelebilir.

Sosyal Anksiyete Nedir?

Sosyal anksiyete, bireyin sosyal ortamlarda aşırı kaygı, korku ve utanç duymasıyla karakterize edilen bir kaygı bozukluğudur. Sosyal fobi olarak da adlandırılan bu durum, kişinin başkaları tarafından değerlendirilme veya olumsuz yargılanma korkusu nedeniyle sosyal etkileşimlerden kaçınmasına yol açabilir.

Genellikle topluluk önünde konuşma, yeni insanlarla tanışma veya günlük sosyal etkileşimlerde bulunma gibi durumlarda yoğun stresle kendini gösterir. Bu durum, bireyin iş ve özel yaşamını olumsuz etkileyerek günlük aktivitelerini zorlaştırabilir.

Sosyal kaygı yaşayan bireylerde hem fiziksel hem de duygusal belirtiler görülebilir. Bu belirtiler özellikle sosyal ortamlarda veya etkileşim öncesinde belirgin hale gelir.

Fiziksel Belirtiler:

  • Kalp çarpıntısı ve nefes darlığı
  • Terleme ve titreme
  • Yüz kızarması
  • Mide bulantısı veya mide ağrısı
  • Göz teması kuramama
  • Kas gerginliği

Duygusal ve Psikolojik Belirtiler:

  • Eleştirilme ve yargılanma korkusu
  • Olumsuz değerlendirilme endişesi
  • Sosyal ortamlardan kaçınma
  • İnsanlarla konuşurken yoğun stres ve endişe
  • Başkalarıyla iletişim kurarken düşük özgüven ve utanç hissi
  • Kendini yetersiz ve aşağı görme eğilimi

Bu belirtiler, bireyin günlük yaşantısını olumsuz etkileyebilir ve zamanla depresyon gibi diğer ruh sağlığı sorunlarına yol açabilir.

Sosyal kaygı, genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkmakla birlikte her yaş grubunda görülebilir. Araştırmalar, bu durumun kadınlarda erkeklere kıyasla daha yaygın olduğunu göstermektedir.

Anksiyete Bozuklukları Nelerdir?

Anksiyete bozuklukları, aşırı endişe, korku veya gerginlik gibi duygusal tepkilerin belirgin ve sürekli olduğu bir dizi psikiyatrik durumu ifade eder. Bu bozukluklar, genellikle normal günlük stres ve endişeden daha yoğun ve sık olmak üzere, kişinin yaşamını etkileyen düzeyde endişe içerir. Anksiyete bozukluklarından bazıları şunlardır:

Genel Anksiyete Bozukluğu (GAB): Sürekli, belirgin ve kontrol edilemeyen endişe ve gerginlik durumu olarak tanımlanır. GAB, günlük aktiviteleri etkileyebilir ve somatik belirtilerle birlikte seyredebilir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu (SAB): Sosyal durumlar veya performanslarla ilişkilendirilen aşırı endişe ve korku ile karakterizedir. Başkaları tarafından olumsuz değerlendirilme veya eleştirilme korkusu genellikle bu bozukluğun temelidir.

Panik Bozukluk: Aniden ortaya çıkan yoğun korku ataklarına (panik ataklar) eşlik eden bir durumdur. Panik ataklar, kişinin kalp çarpıntısı, terleme, titreme ve ölüm korkusu gibi belirtilerle birlikte aniden ortaya çıkar.

Agorafobi: Panik ataklarını tetikleyen veya şiddetlendiren durumlardan veya yerlerden kaçınma ile karakterizedir. Bu durum genellikle toplu alanlardan veya kapalı mekanlardan kaçınma ile ilişkilidir.

Özgül Fobi: Belirli bir nesne, durum veya aktiviteye karşı aşırı bir korku ve kaçınma tepkisi gösterilen durumlardır. Örnekler arasında yükseklik korkusu, örümcek fobisi veya uçak korkusu bulunabilir.

Obsesif-Kompulsif Bozukluk (OKB): Zorlayıcı obsesyonlar (tekrarlayan düşünceler) ve bu obsesyonlara karşı geliştirilen zorlayıcı kompulsiyonlar (tekrarlayan davranışlar) ile karakterizedir. Bu davranışlar kişinin günlük yaşamını etkileyebilir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Travmatik bir olayı takiben ortaya çıkan şiddetli stres ve korku hissi içerir. Kişi, travmatik olaya ilişkin hatıralar, kabuslar ve duygusal uyarılma yaşayabilir.

Anksiyete Tanısı Nasıl Konulur?

Anksiyete tanısı, bireyin yaşadığı belirtilerin değerlendirilmesi, detaylı bir tıbbi öykü alınması ve çeşitli psikiyatrik değerlendirme yöntemlerinin uygulanmasıyla konulur. Anksiyete bozuklukları, fiziksel ve psikolojik belirtileri içeren karmaşık bir yapıdadır ve doğru tanı koyabilmek için kapsamlı bir değerlendirme süreci gereklidir.

Klinik Değerlendirme

Tanı sürecinin ilk adımı, uzman bir psikiyatrist veya klinik psikolog tarafından yapılan detaylı bir değerlendirmedir. Bu süreçte bireyin semptomları, kaygı düzeyi ve günlük yaşam üzerindeki etkileri ele alınır.

Testler

Kaygı düzeyini belirlemek ve hangi tür bozuklukla karşı karşıya olunduğunu anlamak için psikometrik testlerden yararlanılır. Yaygın olarak kullanılan testler şunlardır:

Yaygın olarak kullanılan testler:

  • Beck Anksiyete Ölçeği: Kaygının şiddetini ölçen 21 soruluk test.
  • Genelleştirilmiş Anksiyete Bozukluğu Ölçeği: Bireyin son iki haftadaki kaygı durumunu değerlendiren bir ankettir.
  • Hamilton Anksiyete Derecelendirme Ölçeği: Hem fiziksel hem de psikolojik anksiyete belirtilerini ölçmek için kullanılır.
  • DSM-5 Tanı Kriterleri: Anksiyete bozukluklarının belirlenmesinde kullanılan tanısal bir rehberdir.

Tıbbi ve Psikiyatrik Öykü

Kaygı belirtilerinin altında yatan nedenleri anlamak için bireyin sağlık geçmişi incelenir. Özellikle tiroid bozuklukları, hormonal dengesizlikler ve bazı kronik hastalıklar kaygı semptomlarına yol açabilir. Kullanılan ilaçlar da belirtileri tetikleyebilir.

Fiziksel Muayene ve Laboratuvar Testleri

Kaygı belirtileri bazen fiziksel bir sağlık sorununun belirtisi olabilir. Bu nedenle uzmanlar, semptomların organik bir sebebi olup olmadığını belirlemek için çeşitli testler isteyebilir.

Ayırıcı Tanı Süreci

Kaygı bozuklukları, depresyon, obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) veya panik bozukluk gibi diğer psikiyatrik rahatsızlıklarla karıştırılabilir. Bu nedenle ayırıcı tanı sürecinde bireyin yaşadığı belirtiler detaylı olarak incelenir.

DSM-5 Tanı Kriterlerine Göre Değerlendirme

Psikiyatristler, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin tanısal kriterleri olan DSM-5’e göre bir değerlendirme yaparak teşhis koyar. DSM-5’e göre kaygı bozukluğu tanısı konulabilmesi için belirtilerin en az 6 ay boyunca devam etmesi ve kişinin günlük yaşamını olumsuz etkilemesi gerekmektedir.

DSM-5'e göre anksiyete bozukluğu tanısı için kriterler:

  • Aşırı ve kontrol edilemeyen endişe hali
  • Endişenin en az 6 ay boyunca devam etmesi
  • Günlük yaşam aktivitelerini olumsuz etkilemesi
  • Kaygı nedeniyle fiziksel belirtilerin eşlik etmesi (terleme, çarpıntı vb.)

Kaygı bozukluğu tanısı, detaylı bir değerlendirme süreci gerektirir. Bireyin yaşadığı belirtileri doğru bir şekilde aktarması, teşhis sürecini hızlandırarak uygun tedavi yönteminin belirlenmesine yardımcı olur. Eğer kaygı belirtileri günlük yaşamı olumsuz etkiliyorsa, bir uzmana danışmak önemlidir.

Anksiyete Kimlerde Görülür?

Anksiyete bozukluğu, her yaş grubunda ve her kesimden insanı etkileyebilen yaygın bir ruh sağlığı sorunudur. Ancak bazı bireyler, belirli risk faktörleri nedeniyle bu duruma daha yatkın olabilir. Genetik faktörler, çevresel etkenler, kişilik özellikleri ve yaşam tarzı, kaygının görülme sıklığını belirleyen önemli unsurlar arasındadır.

Cinsiyete Göre Anksiyete

Araştırmalar, kadınların erkeklere kıyasla anksiyete bozukluklarına daha yatkın olduğunu göstermektedir.

Kadınlarda Anksiyete:

  • Hormon seviyelerindeki dalgalanmalar (adet döngüsü, hamilelik, menopoz)
  • Duygusal hassasiyetin yüksek olması
  • Sosyal beklentilerin getirdiği stres faktörleri

Erkeklerde Anksiyete:

  • İş ve kariyer baskısı
  • Sosyal çevrede duygusal ifadenin bastırılması
  • Toplumsal olarak güçlü görünme beklentisi nedeniyle profesyonel yardım almaktan kaçınma eğilimi

Yaş Gruplarına Göre Anksiyete

Kaygı bozukluğu, farklı yaş gruplarında farklı şekillerde kendini gösterebilir.

Çocuklar ve Ergenlerde:

  • Okul başarısı ile ilgili aşırı kaygı
  • Akran zorbalığı ve sosyal uyum sorunları
  • Ebeveyn baskısı ve yüksek beklentiler
  • Ayrılık kaygısı gibi çocukluk dönemine özgü durumlar

Yetişkinlerde Anksiyete:

  • İş ve kariyer baskısı
  • Finansal sorunlar
  • Ailevi sorumluluklar ve ilişkisel stres faktörleri

Yaşlılarda Anksiyete:

  • Sağlık sorunlarına bağlı endişeler
  • Yalnızlık ve sosyal izolasyon
  • Yakın kayıpları nedeniyle yaşanan duygusal zorlanmalar

Kişilik Özelliklerine Göre Anksiyete

Bazı kişilik yapıları, kaygı bozukluğu geliştirme açısından daha yüksek risk taşır.

  • Mükemmeliyetçi kişiler: Hata yapma korkusu nedeniyle sürekli kaygı yaşarlar.
  • Aşırı hassas bireyler: Duygusal olarak dış etkenlere karşı daha duyarlıdırlar.
  • Düşük özgüvene sahip kişiler: Kendini yetersiz hissetme eğilimi, kaygıyı artırabilir.
  • Çekingen bireyler: Sosyal anksiyete bozukluğuna daha yatkın olabilirler.

Travmatik Deneyim Yaşamış Bireylerde Anksiyete

Geçmişte travma yaşamış kişiler, kaygı bozukluğu açısından daha yüksek risk taşır.

  • Çocukluk çağı travmaları: Fiziksel, duygusal veya cinsel istismar geçmişi olan bireyler
  • Travmatik olaylar: Kaza, doğal afet, şiddet veya kayıp yaşayan bireyler

Madde Kullanımı ve Anksiyete

Sigara, alkol ve uyuşturucu madde kullanımı, kaygı seviyesini artırabilir veya tetikleyebilir.

  • Aşırı kafein tüketimi: Kalp çarpıntısı ve endişe hissini artırabilir.
  • Uyuşturucu kullanımı: Beyin kimyasını bozarak kaygı bozukluklarını şiddetlendirebilir.

Kaygı bozukluğu, herkesi etkileyebilecek bir durumdur, ancak bazı bireyler daha fazla risk altında olabilir. Kadınlar, çocukluk travması yaşamış kişiler, stresli mesleklerde çalışanlar ve kronik hastalığı olan bireyler kaygı açısından daha dikkatli olmalıdır. Erken tanı ve uygun tedavi ile kaygı yönetilebilir, böylece yaşam kalitesi artırılabilir.

Anksiyete Nasıl Tedavi Edilir?

Anksiyete bozukluğu tedavi edilebilir bir durumdur ve bireyin yaşam kalitesini artırmak için çeşitli yöntemler kullanılmaktadır. Tedavi süreci, semptomların şiddetine, kişinin yaşam koşullarına ve bireysel ihtiyaçlarına göre şekillendirilir. Genel olarak terapi, ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleri tedavi sürecinde önemli rol oynar.

Psikoterapi (Konuşma Terapisi)

Psikoterapi, kaygı bozukluklarının yönetilmesinde en yaygın ve etkili yöntemlerden biridir. Terapi süreci, bireyin endişelerini azaltmasına, olumsuz düşüncelerle başa çıkmasına ve sağlıklı baş etme stratejileri geliştirmesine yardımcı olur.

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Bilişsel Davranışçı Terapi, kaygı bozukluklarının tedavisinde en sık kullanılan yöntemlerden biridir.

BDT’nin sağladığı faydalar:

  • Olumsuz düşünce kalıplarını tanımaya ve değiştirmeye yardımcı olur.
  • Kişiye kaygı tetikleyicileriyle sağlıklı bir şekilde baş etme becerisi kazandırır.
  • Maruz bırakma teknikleri ile bireyin korkularıyla yüzleşmesini sağlar.

Maruz Bırakma Terapisi

Bu terapi, bireyin kaygı uyandıran durumlarla yavaş yavaş karşılaşmasını ve bu durumlardan kaçınmamayı öğrenmesini sağlar. Özellikle sosyal kaygı ve özgül fobilerin tedavisinde etkilidir.

Destekleyici ve Grup Terapileri

Destekleyici terapilerde, bireyin duygularını paylaşması teşvik edilir ve benzer sorunları yaşayan diğer kişilerle iletişim kurması sağlanır. Grup terapileri, kişinin yalnız olmadığını hissetmesine yardımcı olabilir.

İlaç Tedavisi

Kaygı bozukluklarında semptomları hafifletmek ve günlük işlevselliği artırmak amacıyla psikiyatristler tarafından reçete edilen ilaçlar kullanılabilir. İlaç tedavisi, genellikle psikoterapi ile birlikte uygulanarak daha etkili sonuçlar elde edilmesini sağlar.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri

Terapinin ve ilaç tedavisinin yanı sıra, sağlıklı alışkanlıklar kazanmak da semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilir.

Düzenli Egzersiz

Fiziksel aktivite, endorfin seviyelerini artırarak kaygıyı azaltabilir. Düzenli yürüyüş, yoga ve nefes egzersizleri stres yönetiminde etkili olabilir.

Sağlıklı Beslenme

Beslenme düzeninin iyileştirilmesi, zihin sağlığı üzerinde olumlu etkilere sahiptir. Kaygıyı artırabilecek kafein, şekerli yiyecekler ve işlenmiş gıdalardan kaçınılmalıdır. Omega-3 yağ asitleri ve B vitamini yönünden zengin besinler tercih edilmelidir.

Uyku Düzeni

Kaliteli ve düzenli uyku, kaygının yönetilmesinde kritik bir rol oynar. Uyku hijyenine dikkat etmek, stres seviyelerini düşürmeye yardımcı olur.

Nefes ve Gevşeme Teknikleri

Derin nefes alma, meditasyon ve gevşeme egzersizleri anksiyete belirtilerini hafifletmede etkili olabilir.

Destekleyici Sosyal İlişkiler Kurmak

Aile ve arkadaşlarla vakit geçirmek, bireyin kendini daha güvende hissetmesini sağlar ve stres seviyesini azaltabilir.

Tedavide Kullanılan Teknikler

Bireyin kaygısını kontrol altına almasına yardımcı olabilecek bazı yöntemler şunlardır:

  • Pozitif düşünme teknikleri: Olumsuz düşüncelerle başa çıkmayı öğrenmek
  • Kademeli maruz kalma: Korkulan durumlarla aşamalı olarak yüzleşmek
  • Zihinsel farkındalık (Mindfulness): Anda kalmayı öğrenmek ve kaygıyı azaltmak

Kaygı bozukluğu, kişiye özel bir tedavi planıyla büyük ölçüde hafifletilebilir. Psikoterapi, ilaç tedavisi ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının bir kombinasyonu, semptomları yönetmede etkili olabilir. Uzun vadeli iyileşme için profesyonel destek almak ve sağlıklı baş etme mekanizmaları geliştirmek önemlidir.

Anksiyete Krizi Nasıl Geçer?

Anksiyete krizi, ani ve yoğun bir kaygı haliyle ortaya çıkan, kişiyi ciddi bir korku ve panik içinde hissettiren bir durumdur. Kriz sırasında birey, kontrolünü kaybedeceğinden, bayılacağından veya ciddi bir sağlık sorunu yaşayacağından korkabilir. Genellikle stresli bir olay, aşırı düşünme veya bilinçaltındaki tetikleyiciler bu durumu tetikleyebilir. Kaygı krizi yaşayan bireyler için kriz anında uygulanabilecek bazı teknikler ve stratejiler, krizin şiddetini azaltmaya ve daha hızlı toparlanmaya yardımcı olabilir.

Kriz anında yapılabilecekler:

Nefes Kontrolü: Derin nefes alma teknikleri, kriz sırasında kişinin sakinleşmesine yardımcı olabilir. Bu gibi durumlarda:

  • Burnunuzdan derin bir nefes alın, 4’e kadar sayın.
  • Nefesi 4 saniye boyunca tutun.
  • Ağzınızdan yavaşça nefes verin (6 saniyede).
  • Bu nefesi birkaç kez tekrarlayarak vücudun sakinleşmesine yardımcı olun.

Zeminleme (Grounding) Tekniği: Zihni o anki gerçekliğe yönlendirmek, anksiyete krizinin şiddetini azaltabilir.

Uygulama adımları:

  • 5 şey: Etrafınızdaki 5 nesneyi adlandırın.
  • 4 şey: Dokunabileceğiniz 4 şeyi hissedin.
  • 3 şey: Duyabileceğiniz 3 sesi fark edin.
  • 2 şey: Koklayabileceğiniz 2 şeyi bulun.
  • 1 şey: Tadabileceğiniz 1 şeyi düşünün.

Bu teknik, kişinin zihinsel olarak kriz anından uzaklaşmasına yardımcı olur.

Olumsuz Düşünceleri Yeniden Çerçevelemek: Kriz sırasında genellikle "kontrolü kaybediyorum" veya "öleceğim" gibi düşünceler hakim olur. Bu düşünceleri değiştirmek ve daha gerçekçi hale getirmek önemlidir.

Örnek:

  • "Şu an çok kaygılıyım ama bu his geçici."
  • "Bu daha önce de oldu ve atlattım, şimdi de geçecek."

Bu tür olumlu telkinler, zihnin daha mantıklı düşünmesini sağlar.

Gevşeme Teknikleri Kullanmak: Kriz sırasında kaslar gerilir ve bu, fiziksel semptomları daha da kötüleştirebilir. Kas gevşetme teknikleri uygulayarak vücudun rahatlaması sağlanabilir.

Uygulama:

  • Ellerinizi sıkın, birkaç saniye bekleyin ve bırakın.
  • Omuzlarınızı yukarı kaldırın, bekleyin ve gevşetin.
  • Ayak parmaklarınızı sıkıp bırakın.

Bu teknik, krizin etkisini azaltmaya yardımcı olabilir.

Dikkati Başka Yöne Çevirmek: Kaygı krizini yönetmenin en iyi yollarından biri, zihni farklı bir şeye yönlendirmektir.

Öneriler:

  • Müzik dinlemek veya bir şarkıyı mırıldanmak.
  • Hafif tempolu yürüyüş yapmak.
  • Sevdiğiniz bir objeyi elinizde tutup odaklanmak.

Bu durum, zorlayıcı ve korkutucu olabilir, ancak uygun teknikler kullanılarak kontrol altına alınabilir. Kriz anında nefes egzersizleri, olumlu telkinler ve gevşeme teknikleri uygulanarak belirtilerin şiddeti azaltılabilir. Krizlerin sıklığını azaltmak için sağlıklı yaşam alışkanlıkları benimsenmeli ve gerekirse profesyonel destek alınmalıdır.

Anksiyete Testi

Anksiyete testi, bireyin kaygı düzeyini belirlemek ve olası bir kaygı bozukluğunun varlığını değerlendirmek için kullanılan psikolojik değerlendirme araçlarıdır. Bu testler, kişinin yaşadığı endişe seviyesini, kaygının günlük yaşam üzerindeki etkisini ve olası kaygı bozukluğu belirtilerini tespit etmek için uygulanır. Anksiyete testleri, uzmanlar tarafından uygulanabileceği gibi, bireylerin kendilerini değerlendirmeleri için de kullanılabilir.

Online Anksiyete testi için tıklayınız.

Testler, bireyin yaşadığı kaygının klinik düzeyde olup olmadığını değerlendirmek ve uygun bir tedavi süreci başlatmak için önemlidir.

Test aşağıdaki durumlarda uygulanabilir:

  • Sürekli endişe hali ve kontrol edilemeyen kaygılar varsa.
  • Günlük yaşamı olumsuz etkileyen fiziksel ve duygusal belirtiler yaşanıyorsa.
  • Sosyal ortamlardan kaçınma eğilimi artmışsa.
  • Uyku ve konsantrasyon problemleri yaşanıyorsa.
  • Panik atak benzeri belirtiler görülüyorsa.

Kaygı testleri, bireyin kaygı seviyesini ölçmek için etkili araçlar olsa da kesin tanı için uzman bir değerlendirme gereklidir. Test sonucunda yüksek seviyede kaygı belirtileri gösteren bireylerin bir uzmana başvurarak profesyonel destek alması önerilir.

Anksiyete İlacı

Anksiyete bozukluklarının tedavisinde kullanılan ilaçlar, bireyin yaşadığı semptomları hafifletmek, kaygıyı kontrol altına almak ve yaşam kalitesini artırmak amacıyla reçete edilir. İlaç tedavisi, genellikle psikoterapiyle birlikte uygulanarak daha etkili sonuçlar elde edilmesini sağlar. Anksiyete ilaçları beyin kimyasını dengeleyerek aşırı endişe, panik ve stres belirtilerini azaltmaya yardımcı olur.

Çocuklarda Anksiyete

Çocuklarda kaygı, aşırı korku, endişe ve stresle karakterize edilen yaygın bir ruh sağlığı sorunudur. Gelişim süreçlerinde belirli seviyelerde endişe yaşamak normaldir; ancak bu kaygı günlük yaşamı olumsuz etkilemeye başladığında, bir kaygı bozukluğu söz konusu olabilir. Bu durum, okul, aile ve sosyal yaşamda zorluklara yol açabilir ve zamanla akademik başarıyı ve öz güveni olumsuz etkileyebilir.

Çocuklarda Anksiyete Türleri

Çocuklarda görülen anksiyete bozuklukları farklı türlerde olabilir ve her biri kendine özgü belirtiler gösterebilir.

Ayrılma Kaygısı Bozukluğu: Çocukların, ebeveynlerinden veya bağlandıkları kişilerden ayrılma konusunda aşırı kaygı duymasıdır. Genellikle 3-8 yaş arası çocuklarda daha yaygındır.

Belirtiler:

  • Ebeveynlerden ayrılma konusunda aşırı ağlama ve direnç
  • Gece yalnız uyumakta zorluk çekme
  • Ayrılma düşüncesiyle mide bulantısı, baş ağrısı gibi fiziksel belirtiler
  • Aşırı bağımlı davranışlar

Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)

Çocukların sosyal ortamlarda veya yeni insanlarla tanışırken aşırı kaygı duyması ve utangaçlık göstermesidir.

Belirtiler:

  • Sınıf içinde konuşmaktan kaçınma
  • Yeni ortamlara girmekte zorlanma
  • Sürekli olarak başkalarının onu eleştirdiğini düşünme
  • Göz teması kurmaktan kaçınma

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Çocukların günlük yaşamda birçok konuda (okul, aile, sağlık) sürekli ve aşırı endişe duymasıdır.

Belirtiler:

  • Sürekli olarak kötü bir şey olacakmış hissi
  • Ders başarısı ve gelecekle ilgili aşırı endişe
  • Odaklanma güçlüğü ve huzursuzluk
  • Uyku problemleri ve mide ağrıları

Özgül Fobiler

Belirli bir nesne veya durumla ilgili aşırı korku duyma durumudur (örneğin karanlık, hayvanlar, yüksek sesler).

Belirtiler:

  • Korkulan durum veya nesneden aşırı kaçınma
  • Yoğun korku ve panik tepkisi
  • Fiziksel belirtiler (terleme, titreme, çarpıntı)

Anksiyete Çocuklarda Nasıl Oluşur?

Çocuklarda anksiyete, biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin birleşimiyle ortaya çıkabilir. Gelişim sürecinde yeni deneyimlerle karşılaşan çocuklar, belirli seviyelerde korku ve endişe hissetmeleri doğaldır. Ancak bu endişe yoğunlaştığında ve günlük yaşamı olumsuz etkilediğinde, kaygı bozukluğu haline gelebilir.

Çocuklarda Oluşumuna Neden Olan Faktörler

1. Genetik Yatkınlık

Kaygı bozukluğu, genetik yatkınlıkla ilişkili olabilir. Ailede benzer öyküler bulunan çocuklarda, bu durumun görülme olasılığı daha yüksektir.

Genetik faktörlerin etkileri:

  • Ebeveynlerde veya yakın akrabalarda kaygı bozukluğu öyküsü bulunması
  • Beyindeki kimyasal dengesizliklerin kalıtsal olması
  • Aileden öğrenilen başa çıkma mekanizmalarının yetersiz olması

Aile Ortamı ve Ebeveyn Davranışları

Çocuğun büyüdüğü ortam, kaygının gelişiminde önemli bir rol oynar. Aşırı koruyucu veya eleştirel ebeveyn tutumları, çocuğun kendine güven duymasını engelleyerek endişeye zemin hazırlayabilir.

Risk faktörleri:

  • Aşırı koruyucu ebeveynlik (çocuğun bağımsızlığını sınırlamak)
  • Sürekli eleştirilme veya yüksek beklentilere maruz kalma
  • Anne-baba arasındaki çatışmalar, boşanma gibi stres faktörleri
  • Travmatik olaylar (ebeveyn kaybı, ihmal, istismar)

Travmatik Yaşantılar ve Stres Faktörleri

Olumsuz olaylar, çocukların güven duygusunu kaybetmesine yol açarak kaygının gelişmesine neden olabilir.

Kaygıyı artırabilecek stres faktörleri:

  • Ailede ciddi hastalık veya ölüm
  • Okul değişikliği veya taşınma
  • Akran zorbalığı
  • Doğal afetler veya kazalar

Beyin Kimyası ve Hormonlar

Beyindeki serotonin ve dopamin gibi nörotransmitterlerin dengesizliği, çocuklarda kaygıya yol açabilir. Ayrıca, kortizol gibi stres hormonlarının aşırı salgılanması da kaygıyı artırabilir.

Biyolojik nedenler:

  • Serotonin ve dopamin seviyelerinin dengesizliği
  • Aşırı aktif amigdala (beyindeki korku merkezi)
  • Hormonal değişiklikler

Kişilik Özellikleri ve Mizaç

Doğuştan gelen kişilik özellikleri de kaygı geliştirme riskini artırabilir. Bazı çocuklar daha içe dönük olabilir, bu da kaygıya daha yatkın olmalarına neden olabilir.

Risk taşıyan kişilik özellikleri:

  • Çekingenlik ve sosyal ortamlarda zorluk çekme
  • Mükemmeliyetçilik ve hata yapmaktan korkma
  • Düşük özgüven ve kendine güven eksikliği

Okul ve Sosyal Çevre

Çocukların okulda karşılaştıkları akademik baskı, sosyal ilişkilerde yaşanan zorluklar ve rekabetçi ortamlar kaygının gelişmesine katkıda bulunabilir.

Okul kaynaklı kaygı nedenleri:

  • Sınav kaygısı ve başarısızlık korkusu
  • Arkadaş ilişkilerinde yaşanan zorluklar
  • Öğretmenlerden veya akranlardan gelen baskılar
  • Sosyal medya ve dijital ortamların etkisi

Anksiyete Bozukluğu Olan Çocuklarda Neler Görülür?

Anksiyete bozukluğu olan çocuklarda hem duygusal hem de fiziksel belirtiler ortaya çıkabilir. Bu belirtiler, çocuğun günlük yaşamını, okul başarısını ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Çocukların yaşadığı anksiyete belirtileri, bazen göz ardı edilebilir veya geçici bir durum olarak değerlendirilebilir. Ancak uzun süre devam eden ve çocuğun işlevselliğini bozan belirtiler profesyonel destek gerektirebilir.

1. Duygusal Belirtiler

Anksiyete bozukluğu olan çocuklar genellikle yoğun ve sürekli bir endişe hali içinde olabilirler.

Yaygın duygusal belirtiler:

  • Sürekli endişe ve korku hali: Çocuk, gelecekle veya günlük olaylarla ilgili sürekli olarak endişe duyabilir.
  • Aşırı hassasiyet: Eleştirilere karşı aşırı duyarlılık gösterebilir ve kolayca incinebilir.
  • Huzursuzluk: Sürekli gergin veya sinirli hissedebilir.
  • Karar vermekte zorlanma: Basit seçimlerde bile tereddüt ve kaygı yaşayabilir.
  • Güvensizlik ve düşük özgüven: Kendini yetersiz hissetme ve başarısız olma korkusu yaygındır.

2. Fiziksel Belirtiler

Anksiyete bozukluğu, çocuklarda belirgin fiziksel semptomlarla kendini gösterebilir.

Yaygın fiziksel belirtiler:

  • Karın ağrısı ve mide rahatsızlıkları: Özellikle stresli veya endişeli olduklarında sık görülür.
  • Baş ağrısı: Sürekli kaygı hali baş ağrısına sebep olabilir.
  • Çarpıntı ve nefes darlığı: Kaygı anlarında hızlı nefes alma ve kalp çarpıntısı görülebilir.
  • Terleme ve titreme: Özellikle sosyal ortamlarda yoğun kaygı yaşayan çocuklarda ortaya çıkabilir.
  • Uyku problemleri: Gece kabusları, sık uyanmalar ve uykuya dalmakta zorluk.
  • Kas gerginliği: Sürekli gerginlik nedeniyle vücutta ağrılar oluşabilir.

3. Davranışsal Belirtiler

Anksiyete bozukluğu olan çocuklar, korkularıyla başa çıkmak için kaçınma davranışları gösterebilir ve günlük aktivitelerden uzaklaşabilir.

Yaygın davranışsal belirtiler:

  • Okula gitmek istememe (okul reddi): Çocuk, okulda başarısız olma veya sosyal ortamlarda bulunma kaygısı nedeniyle okula gitmek istemeyebilir.
  • Yeni durumlara karşı direnç: Yeni ortamlara veya insanlara uyum sağlamakta zorluk çeker.
  • Aşırı bağlılık: Ebeveynlere veya güvendiği kişilere aşırı bağımlılık gösterebilir.
  • İçe kapanıklık: Sosyal etkinliklere katılmaktan kaçınabilir ve yalnız kalmayı tercih edebilir.
  • Ritüelistik davranışlar: Belirli davranışları tekrarlama (örneğin sürekli ellerini yıkama veya belirli düzende hareket etme) görülebilir.
  • Aşırı konuşma veya konuşmaktan kaçınma: Sosyal kaygıya bağlı olarak aşırı konuşma ya da tam tersi iletişimden kaçınma gözlemlenebilir.

4. Akademik Belirtiler

Anksiyete bozukluğu olan çocukların akademik performanslarında düşüş gözlenebilir.

Akademik problemler:

  • Dikkat dağınıklığı ve odaklanma sorunları
  • Sınavlarda başarısızlık korkusu
  • Ev ödevlerini yapmaktan kaçınma
  • Sınıf içinde söz almaktan kaçınma
  • Öğrenme güçlüğü yaşama

5. Sosyal Belirtiler

Anksiyete, çocuğun sosyal ilişkilerini de olumsuz etkileyebilir.

Sosyal etkiler:

  • Arkadaş edinmekte zorluk çekme
  • Sosyal ortamlarda utangaçlık ve çekingenlik
  • Oyun ve grup etkinliklerine katılmaktan kaçınma
  • Akran zorbalığına maruz kalma veya kendini izole etme
  • Topluluk önünde konuşma veya performans gerektiren durumlarda aşırı kaygı

6. Çocuklarda Anksiyete Krizleri

Bazı durumlarda çocuklar anksiyete krizleri yaşayabilir ve bu kriz anında şu belirtiler görülebilir:

  • Hızlı nefes alıp verme ve kontrol edilemeyen ağlama
  • Çevreden kopma hissi (gerçek dışı algılama)
  • Kontrolü kaybetme korkusu
  • Yoğun titreme ve çarpıntı

Bu tür krizlerde çocuğa güven verici ve sakinleştirici yaklaşımlar uygulanmalıdır.

Paylaş
OluşturanNP İstanbul Hastanesi Yayın Kurulu
Güncellenme Tarihi11 Şubat 2025
Oluşturulma Tarihi04 Aralık 2023
Sizi Arayalım
Phone