Çocuk ve ergenlerde görülme sıklığı, klinik özellikleri, hastalığın ailesel görülme oranın yüksek olduğunun belirlenmesi üzerine genetik açıdan irdelenmesi kaçınılmaz olmuştur. Etiyoloji üzerine tartışmalar mevcuttur. Genetik, çevresel faktörler, nörobiyolojik, hormonal ve nörokimyasal faktörlerden bahsedilmekte ve üzerinde araştırmalar yapılmaktadır.
Bipolar Bozukluğun (BB) Genetik Altyapısı;
Yapılan çalışmalarda ortaya çıkan sonuçlar genomda sorumlu tutulabilecek bölgeler konusunda çelişkili olsa dahi, tüm araştırmaların ortak sonucu BB’de genetik aktarımın göz ardı edilemeyecek boyutta etkili olduğu yönündedir. Bipolar bozukluğa sahip olan erişkinlerin çocuklarında, BB’ye sahip olan çocukların ebeveynleri ve akrabalarında hastalığın görülme oranının yüksek saptanması genetik etiyolojinin önemine işaret eder.
Yapılan çalışmalarda hastalığa sahip olan bireylerin çocuklarında BB görülme oranı sağlıklı çocuklara göre 7 kat yüksek bulunmuştur. Bu risk sadece BB için değildir. Depresyon, davranım bozukluğu, yıkıcı davranış bozukluğu ve anksiyete bozuklukları olan bireylerin çocuklarında da sağlıklı olanlara göre BB görülme oranı yüksek bulunmuştur. BB’ye sahip bireylerin çocuklarında hastalığın görülme oranı %5,7 olarak saptanmıştır.
İkiz Çalışmaları
Ailesel genetik aktarım çalışmaları yanında, ikiz çalışmaları tıpta tüm hastalıkların genetik geçişi hakkında önemli bir veri kaynağı olmuş olup; genetik etmenlerin çevresel etkenlere kıyasla ne denli etkin olduğunu saptamada elimizdeki yegane kaynaklardan biridir. Eğer bir hastalığın temelinde genetiğin önemli bir rol oynadığını düşünüyorsak monozigot çalışmalarında yüksek konkordans (eş hastalanma) saptanması beklenen bir durumdur. BB ele alındığında yapılmış olan çalışmalarda tek yumurta ikizlerinde hastalığın konkordansı %70-90 iken, çift yumurta ikizlerinde oran %16-35 düzeyindedir.
Görüntüleme Çalışmaları
Birçok bilimsel çalışma BB oluşum süreci hakkında oldukça önemli veriler ortaya koymaya başla-mıştır. Örneğin, bir beyin görüntüleme yöntemi olan işlevsel manyetik rezonans (IMR) çalışmaları BB’li bireylerde bazı beyin bölgelerinde (özellikle dorsolateral prefrontal kortekste) azalmış, bazı bölgelerde ise (sağ serebellar hemisferde) artmış metabolik aktivite göstermiştir (DelBello ve ark., 2003). Yapısal manyetik rezonans (MR) görüntüleme çalışmaları da, BB olgularında yine bazı beyin bölgelerinde farklılıklar (özellikle subkortikal beyaz madde hiperintensitesi) göstermişlerdir (Pillai ve ark., 2002).
Moleküler Genetik Çalışmalar
BB hastalarında beyin biyokimyasında birtakım farklılıklar da saptanmıştır. Özellikle beyinde dopa-min, noradrenalin, serotonin gibi nörotransmitterlerin ve bazen tiroid hormonları ya da melatonin gibi hormonların düzeylerindeki değişimler BB oluşumunda önemli bulunmuştur. Ayrıca BB oluşum sürecinde sinir hücresi içindeki ikincil mesajcı sistemlerin rolü son yıllarda gündeme gelmiştir.