Fırsatçılığın Yaygınlaşmasının Nedenleri Nelerdir? Nasıl Önlem Alınır?
Tarihin her döneminde ekolojik krizler sonrası ya da ekonomik krizler esnasında durumdan nemalanmak isteyen, başkalarının acılarından kâr etmek isteyen insanlar hep olmuştur. Ancak bunların yaygınlığının artması patolojik bir durumdur, toplumsal bir hastalıktır. Bunun nedeni, bütün dünyada son 40 yıldır insanlara adeta içselleştirilen vahşi bir serbest piyasa ekonomisidir. Herhangi bir ahlaki ölçüden uzak bir şekilde zenginleşmelerinin meşrulaştırılmasını önemli bir sorun olarak görünebilir. Bunun ile birlikte depremlerin meydana gelmesinden sonra ortaya çıkan en önemli sorunlardan biri de deprem sonrası meydana gelen göç hareketleridir.

Türkiye, üç gündür Kahramanmaraş merkezli iki ayrı depremin acısını yaşıyor. 11 ili etkileyen depremde binlerce can kaybı yaşanırken; deprem bölgesinde zaman zaman görülen yağma ve kriz fırsatçılığı girişimleri ise acıyı daha da katlıyor. Tarihin her döneminde her toplumda felaketler ya da ekonomik krizler sırasında bu durumdan nemalanmaya çalışan fırsatçıların olabileceğini belirten sosyolog Prof. Dr. Barış Erdoğan, bu fırsatçıların sayı ve yaygınlığının artmasının toplumda bazı patolojik durumların ortaya çıktığını gösterdiğini kaydediyor. Fırsatçılıkla mücadelede devletin ve kamu otoritelerinin etkin şekilde mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, atılacak bir başka adımın ise maddi başarının bir kültürel değer olarak bu kadar yüceltilmesinin önünü kesecek ahlaki ve zihinsel dönüşümden geçmek olduğunu vurguluyor.
Kriz Fırsatçılığının Toplumsal Nedenleri Nelerdir?
Tarihin her döneminde ve her toplumunda ekolojik felaketler sonrası ya da ekonomik krizler esnasında bu durumdan nemalanmaya çalışan fırsatçıların ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Bu tip olaylarla karşılaşmayı normal görmek gerekir. Ancak bu fırsatçıların sayısı ve yaygınlığının artması, bize toplumda bazı patolojik durumların ortaya çıktığını gösterir.” dedi.
Fırsatçılığın her alanda görülebildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Maalesef deprem sonrası ev kiralarının artmasından tutun da orman yangını sırasında söndürme malzemelerinin fahiş fiyatlarla satılmasına kadar her alan ve iş kolunda son zamanlarda başkalarının mağduriyetinden büyük ekonomik kazanımlar elde etmeye çalışan kriz fırsatçılarının olduğunu görüyoruz.” diye konuştu.
Fırsatçılığın bu kadar yaygınlaşmasında serbest piyasa anlayışının olduğunu belirten Prof. Dr. Barış Erdoğan, “Hiçbir ahlaki ölçüyle açıklanamayacak bu durumun bu kadar yaygınlık kazanmasında son 30-40 yıldır bütün dünyada ve Türkiye’de yaygınlık kazanan ve adeta topluma içselleştirilen vahşi bir serbest piyasa anlayışının olduğunu düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.
‘’Yıllarca kendi çıkarlarını takip eden bireylerin kaçınılmaz olarak bütün topluma fayda sağlayacağı, piyasanın görünmez elinin arz ve talep dengesini yaratacağı ve fiyatların bu nedenle adil ve doğru olduğu bizlere öğretildi” diyen Prof. Dr. Barış Erdoğan, şöyle devam etti:
“Fırsatları iyi değerlendirirsek yani doğru en uygun zamanda hareket edersek, yatırım yaparsak, alırsak ya da satarsak en fazla karı elde edeceğimiz ders kitaplarından tutun da popüler kültür ürünlerinin mesajlarına kadar her yerde bize anlatıldı. Kapitalizmin ruhu ahlaki ve etik değerlerden yoksun bırakılarak öğretildi. Sonuçta piyasa aktörü olan bu fırsatçılar kendilerini bal tutan parmağını yalar, akarken doldurmak lazım gibi deyimlerle kendilerini meşrulaştırmaktalar. Madem bu ürün ve hizmetlere talep var, o yüzden fiyatlarının artmasında da piyasa şartlarına göre yanlış bir şey yok diye görmekteler.”
Fırsatçılığa Karşı Alınması Gereken Önlemler
Bugün deprem fırsatçılarını kınayan bir kesimin, yarın aynı mantığı içselleştirdiğinden başka bir toplumsal krizde başka bir ürünün ya da hizmetin fırsatçısı konumuna da rahatlıkla gelebileceğini ifade eden Prof. Dr. Barış Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“O yüzden meseleyi ‘sen – ben’ sorunundan çok toplumsal bir sorun olarak görmek ve çözüm aramak zorundayız. Bu fırsatçılık konusuyla ilgili bence iki yönlü adım atmak gerekiyor. İlki devletin ve kamu otoritelerinin kriz anlarında vahşi bir hal alan serbest piyasaya elindeki güçle çeşitli şekillerde müdahale etmesi gerekiyor. Tıpkı hükümetin kira zam oranlarını yüzde 25 oranında sabitlemesi gibi. Bir diğer adım ise maddi başarının bir kültürel değer olarak bu kadar yüceltilmesinin önünü kesecek ahlaki ve zihinsel dönüşümden geçmek gerekiyor.”
Deprem Sonrası Meydana Gelen Göç Hareketleri
Depremlerin meydana gelmesinden sonra geride kalanlar için en önemli sorunlardan bir tanesinin yerlerini, yurtlarını kaybetmeleri olduğunu ifade deden Prof. Dr. Barış Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
‘’Atalarının ve dedelerinin yüzlerce yıl yaşadığı toprakları terk edip başka diyarlara gitmek, bu insanlar için sosyal sorunlara neden olacaktır. Yabancılaşma yaşayacak, yeni ahlak anlayışının olduğu yerlere gidecekler ve oralarda birtakım adaptasyon sorunları yaşayacaklar. Özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar ilk etkilenecek kişilerdir. Esnaflar da bu göç halinden kötü etkilenecek; alışık oldukları ticaret yapma biçimi, müşterilerini kaybedecekler. Bu insanlara hem ekonomik destek hem de sosyal destek sağlamak gerekmektedir. Bu insanlar büyük kentlere gittiklerinde kentin ulaşım, sağlık ve altyapı hizmetlerinin bunları kaldırması zorlaşacaktır. Yani ikinci bir sosyal felaketle de karşılaşma ihtimalimiz vardır. Bu nedenle kamu otoritelerinin destek sağlaması çok önemlidir.’’
Kategori: Deprem Travma Psikolojisi