Türkiye’de madde ve alkol kullanım yaşı düşüyor. Yapılan araştırmalar, çocukların ortaokul çağı olarak tanımlanan 13-14 yaşlarındayken madde ve alkol ile tanıştığını ortaya koyuyor.
Bağımlılığın utanılacak bir şey olmadığını belirten uzmanlar, bir beyin hastalığı olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguluyor. Madde bağımlılığının bazı belirtilerle fark edilebileceğine dikkat çeken uzmanlar, “Uyku ve çalışma saatleri, okul düzeni, para harcama alışkanlıkları gibi günlük yaşam alışkanlıkları değişiyor” uyarısında bulunuyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri ve AMATEM Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alptekin Çetin, madde, alkol ve davranış bağımlılıkları ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Zarar göreceklerini bilerek devam ediyorlar
Bağımlılığı sadece madde bağımlılığı olarak değil de alkol ve davranış bağımlılığı olarak da değerlendirmek gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Alptekin Çetin, “Aynı zamanda alkol ve davranış bağımlılığı dediğimiz kumar olabilir ya da farklı davranış bağımlılıkları da bu hastalık grubunun içine giriyor. Kişilerin bu tip maddeleri, alkolü, kumarı veya farklı davranış sorunlarını zarar gördüklerini bilmelerine rağmen günlük hayatlarını olumsuz etkileyecek şekilde devam ettirmeleri, kullanmaları, buna bağlı olarak da sağlıklarının etkilenmesiyle beraber hastalık dediğimiz durum ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.
Bazı hastaların ailelerinden başvuru geliyor
Çetin, başvuran hastaların bir kısmında kendilerinin içinde bulundukları durumdan herhangi bir şikayetleri olmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Onlar kullanmış oldukları maddeden, alkolden zarar görmediklerini düşünüyorlar. Bazen kendileri değil, yakınları tarafından doktora gelmeleri, bir tedavi başvurusu yapmaları isteniyor. Bazı hastalar da kullandıkları maddeden dolayı zarar gördüklerinin farkına varıyorlar. Gündelik hayatlarının etkilenmeye başlaması, işlerinin ve sosyal hayatlarının olumsuz etkilenmesi, sağlık sorunları yaşamaları, ciddi anlamda bu tip sorunlar nedeniyle hastaneye gitmek zorunda kalmaları, kullandıkları madde veya kumar nedeniyle sürekli maddi anlamda sıkıntı yaşamaları gibi şikayetleri olabiliyor. Bazen hastalarda iç görü dediğimiz durum gelişmediği için kendileri değil eşleri, kardeşleri, anne – babaları ya da çocukları tarafından başvurular geliyor. Hasta yakınları ile beraber gelebiliyorlar veya bir yakınları olduğunu söylüyorlar ve böyle bir sorun yaşıyoruz diyerek başvuruda bulunuyorlar.”
Bağımlılık belirtileri fark edilebiliyor
Bağımlılığın sadece çocuk olarak sınırlandırılmaması gerektiğini belirten Çetin, sözlerine şöyle devam etti:
“Bağımlı olan kişi eş, kardeş veya anne – baba da olabilir. Madde, alkol kullanımı ile bağımlılık dediğimiz hastalık ortaya çıkarken kişinin davranışlarında ve yaşantısında bazı değişiklikler ortaya çıkıyor. Bazıları ailenin dikkatini çekip farkına varılabiliyor. Uyku ve çalışma saatleri, okul düzeni, para harcama alışkanlıkları gibi günlük yaşam alışkanlıkları değişiyor. Örneğin ailelerden sıklıkla çocuklarının son aylarda çok fazla para harcadıklarını duyuyoruz. Para harcaması madde kullanımı, alkol kullanımı nedeniyle ona harcaması şeklinde ortaya çıkıyor. Kumar sorunu varsa bu maddi sorun daha çok göz önüne geliyor. Kişi çevreden borç istemeye başlıyor veya kredi çekiyor. Gündelik hayattaki düzende de önceden ailesi ve çevresiyle daha fazla vakit geçirirken daha fazla içine kapanmaya başlıyor. Aileler, hastalarının madde kullanımı şüphesi olan arkadaşları ile daha fazla vakit geçirmeye başladığını düşünüyor. Okul düzeninde, okul başarılarında düşüşler ortaya çıkıyor. İş yerlerine geç gitmeleri, mesai saatinden önce işten çıkmaları ve performanslarının düşmesi gibi sorunlar aileler tarafından bizlerle paylaşılıyor.”
Merak bağımlılıkta önemli bir etken
Madde ve alkol kullanımının özellikle genç hastalarda genellikle merakla başladığına işaret eden Çetin, “Kişide kullanılacak olan veya kullanılmış olan maddenin acaba bana nasıl bir etkisi olur gibi bir merak oluşuyor. Bir yandan korkuyorlar bir yandan da merak ediyorlar. Aslında zihinde bir terazi var. O terazinin bir kefesinde korkular, bir kefesinde de merak var. Merak ne zaman ağır basarsa o zaman ilk kullanım ortaya çıkıyor. Sıklıkla arkadaş ortamında görerek merakla madde ve genellikle alkol kullanımı başlıyor. Hastaların bazen depresyon ve anksiyete gibi farklı ruhsal hastalıkları da oluyor. Bu ruhsal hastalıklara bağlı olarak da kişinin kendi kendini tedavi etme çabası ile madde ve alkol kullanımı ortaya çıkabiliyor. Kaygısı olan bir kişi gece uyuyamazsa alkol alarak uyumaya çalışıyor veya dikkat sorunu olan bir kişi madde kullanımı ile birlikte dikkatinin daha da arttığını görüyorsa madde kullanımı fazlalaşıyor” dedi.
Gençler risk altında
Çetin, madde ve alkol bağımlılığı açısından risk altında olan hasta gruplarını şöyle tanımladı:
“Türkiye’de yapılan araştırmalarda gördüğümüz üzere ortaokul çağı dediğimiz 13-14 yaşına kadar sigara, alkol ve madde kullanımı indi. Gençlerimiz kesinlikle risk altında. Ek ruhsal hastalığı olan kişiler, depresyon, anksiyete, duygu durum bozuklukları ve şizofreni dediğimiz hastalık grubunda olanlar da madde ve alkol kullanımı açısından risk altında. Çevresinde alkol ve madde kullanımı olan kişiler de risk grubunda kabul ediliyor. İleri yaşlarda da kullanım başlayabiliyor fakat gençlerde daha çok riskin arttığını biliyoruz.”
Miktardan çok işlevselliği önemli
Alkol kullanımında kadın ve erkekler için değişen kullanım miktarları olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Çetin, “Madde bağımlılığında ise miktar önemli değil. Üzerinde durduğumuz konu işlevsellik, yani kişinin gündelik ve sosyal hayatının nasıl etkilendiğine bakıyoruz. Gündelik hayatta çok az kullanımla birlikte ciddi etkilenmeler olabilir. Az kullanım hastalık değildir anlamına gelmemeli. Çok kullanım mutlaka risk ortaya çıkarıyor. Gündelik hayatın içerisinde değerlendirilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Bağımlılık tedavi edilebilen bir beyin hastalığıdır
Madde, alkol ve kumar bağımlılığının tedavisine değinen Psikiyatri ve AMATEM Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Alptekin Çetin sözlerini şöyle tamamladı:
“Son yıllarda değişti ama bağımlılıkla ilgili yoğun endişeler bazen bu hastalığın bir tabu gibi değerlendirilmesine yani üzerinde konuşulmamasına, aile içinde saklanmasına, hatta bazen sadece annenin duyup babadan saklanmasına, bağımlılığı olan kişinin eşine açıklayamamasına ve hastalığın ilerlemesine neden oluyor. Hastalıkla ilgili durumun değerlendirilebilmesi için aile içinde ve sonrasında da profesyonel bir ekiple konuşulması gerekiyor. Hiçbir zaman unutmamak gerekiyor ki bağımlılık bir günah veya ayıp değil, yıllar içinde gelişen ve mutlaka profesyonel yardımla değerlendirilmesi gereken ciddi bir beyin hastalığıdır. Beyin hastalığının değerlendirilebilmesi için de konuşmak ve destek almak gerekiyor.”