Genellikle 60 yaşın üzerinde ortaya çıkan Parkinson hastalığının en tipik başlangıcı, sağ ya da sol elde meydana gelen titreme… Zaman içerisinde hareket ağırlığı ve yavaşlamaya yol açan Parkinson, kişilerde; düşme, yavaş konuşma, göz kırpma sayısında azalma ve oturup-kalkmada dengesizlik gibi çeşitli durumları da meydana getiriyor. Parkinson hastalığında doğru beslenme ve egzersizin önemine dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, hastaların bol sebzeli & lifli gıdalar tüketmeleri ve iyi koordinasyonlu egzersiz yapmaları gerektiğini belirtti. Yüzme egzersizinin önemini vurgulayan Prof. Dr. Tarlacı, Parkinson hastalarının her gün mutlaka 1 kâse yoğurt yemeleri ve D vitamini almaları gerektiğinin altını çizdi.
[haberyatay=parkinsonun-temel-nedeni-belli-oldu]
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, Parkinson hastalığında uygulanması gereken beslenme ve egzersiz yöntemleri hakkında önemli bilgiler verdi.
Tarım ilacı kullananlar risk altında
“Parkinson hastalığı, genellikle 60 yaşın üzerinde ya da 65 yaşlarında ortaya çıkan, toplumun yüzde 1-2’sinde görülen yaşa bağlı hareketlerde yavaşlama hastalığıdır” diyen Prof. Dr. Sultan Tarlacı,
“Parkinson erkeklerde yaklaşık 1,5 – 2 kat daha sık meydana geliyor. Bazı çalışmalara göre, kırsal kesimlerde yaşayan ve tarım ilacı kullananlar aslında risk altında. Bu kişilerde Parkinson, biraz daha sık ortaya çıkıyor” şeklinde konuştu.
En tipik başlangıç: Elde titreme
Parkinson’un en tipik başlangıcının; sağ ya da sol elde başlayan Parkinson’un kendine özgü titremesi olduğunu belirten Prof. Dr. Sultan Tarlacı,
“En sık gördüğümüz başlangıç belirtisi bu. Bu titreme genellikle, başparmağın egemen olduğu, genellikle ‘para sayar titreme’ denilen bu durum, hastalık için neredeyse tipiktir. Fakat bu, tabii ki tek başına tanıyı koydurmaz. Buna eşlik eden, bütün vücut hareketlerinde bir yavaşlama ortaya çıkar. Nedir bu? Kişi hareket ederken, kaslarının kendisine direnç gösterdiğinden yakınır ve ağır çekim bir hareket ortaya çıkar genellikle. Bazen bu tek vücut yarısında başlar, bir-iki yıl sonra diğer vücut yarısına geçer. Bu yavaşlama sese yansır; kişi ağır ağır, yavaş yavaş konuşur. Göz kırpmasına yansır, daha yavaş göz kırpar. Oturup kalkmasına yansır; oturup kalkmalar çok ağır çekim ve yavaş olur. Ya da otururken dengeli bir şekilde dizlerini bükerek değil, ‘küt’ diye bütün olarak koltuğa oturmak zorunda kalır” dedi.
Parkinson hastalığında düşme sıklığı artıyor
Prof. Dr. Tarlacı: “Zaman içerisinde tabii ki hareket ağırlığı ve yavaşlaması da arttıkça, doğrulma, refleks ve kendini korumalar azaldığı için, en ufak dönüşlerde, ayak takılmalarında bütünüyle yüz üstü kapaklanarak düşme olur” diyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bazen hasta normal yürüyüş yaparken birden koşmaya başlar ve bu karşı konulmaz bir koşmadır ve bunu durduramaz. Hızlı şekilde koşarak ya düşecek, ya da bir yere tutunarak durması gerekecek. Bu da çok nadir; ama ilginç bir başlangıç belirtisi olarak ortaya çıkıyor ve genellikle gözden kaçıyor. Tabii ki hareketlerin bütünün yavaşlaması, yutkunma sayısını da azaltır. Bir süre sonra tükürük gece yastığa akarak, yastığı ıslatabilir. Bağırsak hareketleri yavaşlar bu duruma kabızlık eşlik eder. Bazı durumlarda da koku alma duyusu önceden bozulabiliyor. Hastalık ortaya çıkmadan önce kabızlık ve koku alma duyusunun kaybolması, erken belirtilerden bir tanesi aslında. Hareketler yavaşladığı için, tipik olarak Parkinson hastalığında el yazısı, bizim ‘karınca yazısı’ dediğimiz biçime döner zaman içerisinde. Kişi, büyük büyük yazılar yazarken, zaman içerisinde incecik, ‘karınca yazısı’ dediğimiz yazıyı yazmak durumunda kalır ve yazısı ciddi şekilde bozulur.
Gençlerde de ortaya çıkabiliyor
Parkinson, gençlerde de ortaya çıkabiliyor. Özellikle ‘genç Parkinson’ dediğimiz, Parkinson grubu var. Bunlarda, genetik eğilim olarak meydana geliyor. Ya aileden geliyor, ya da kendileri bir şekilde kuşak atlayarak bu genleri taşımış oluyorlar ve hastalık erken dönemde ortaya çıkıyor.”
Beyin pili, hastaların hayat kalitesini büyük oranda artırıyor
“Genelde bugünkü Parkinson tedavisi, aslında nörolojinin başarılı olduğu bir alan” diyen Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı,
“Günümüzde kullandığımız modern ilaçlar, doğru şekilde kullanıldığı zaman, yaşam kalitesi çok iyi bir şekilde iyileştirilebiliyor. Özellikle hastalığın 2-3 senesi, bizim ‘balayı dönemi’ dediğimiz bir dönem. Balayı, adı üstünde çok güzel bir dönem bu. İlaçları veriyorsunuz, her şey gayet güzel gidiyor. Çabucak her şey normale dönüyor; ama 3-4 yıl sonra yavaş yavaş verdiğiniz ilaçların etkisi yetersiz hale geliyor, doz artırmak gerekiyor; 8-10 yıl sonra da doz artırınca bu kez ilaçların yan etkileri ortaya çıkıyor.Dolayısıyla da o zaman farklı tedavi yöntemlerine geçmek gerekiyor. Duruma göre ilaç tedavisi (ki erken dönemde tercih ettiğimiz ilaçlar), ileri dönemde de genelde tercih ettiğimiz, özellikle istemsiz hareketler, dans eder gibi hareketler ilaçlar alındıktan sonra ortaya çıkıyorsa, beyin pili tercih ettiğimiz yöntemler arasında oluyor. Ama beyin pilini bazen çok erken dönemde de sosyal olarak çok aktif, dinamik, genç bir hasta elini kolunu kullanmak ve çabucak ilaçsız düzelmek istiyorsa, o durumda da tercih ettiğimiz ve uzun vadeli olarak gayet etkili bir yöntem olarak kullanılan bir yöntem. Kalp piline benzer piller beyne yerleştirilerek, bu istemsiz hareketleri, titremeyi azaltıyor; aynı zamanda vücudun tek ya da iki tarafındaki sertliği ortadan kaldırabiliyor” şeklinde konuştu.
Düşmelerin nedeni yaşlılık değil, Parkinson olabilir!
Erken tanının önemine dikkat çeken Prof. Dr. Sultan Tarlacı, “Kişi birden düşüyor, yere kapaklanıyor, kalçası kırılıyor. Ortopedide yatıyor. Ya da sık sık düşmeler yaşıyor; ama Parkinson olduğunu kimse bilmiyor. ‘60-70 yaşına geldi yürümesi yaşa bağlı olarak yavaşladı, ondan dolayı dengesini kaybediyor’ şeklinde yorumlanıyor. Aslında muayene ettiğiniz zaman, tipik Parkinson bulgularını vücudunda görebiliyorsunuz. Erken dönemde hastalığı fark etmenin önemli tarafı, oluşabilecek diğer problemleri iyileştirebilmek ve kişinin günlük yaşam kalitesini geri kazandırmaktır” diye konuştu.
Parkinson hastaları nasıl beslenmeli?
“Parkinson hastalığında bakıldığı zaman, aslında bizim Akdeniz, Ege bölgesi beslenmesi hem kalp-damar hastalıkları hem Alzheimer hem de Parkinson için aslında ideal bir beslenme şekli” diyerek, Parkinson hastalarının uygulaması gereken beslenme yöntemleri hakkında şu bilgileri verdi:
Bol sebzeli ve lifli gıdalar tüketin
“Akdeniz ya da Ege diyeti; bol sebze, bol balık, deniz ürünleri, meyveler, baklagiller, kuru yemişlerden oluşan bir beslenme şekli olduğu için, aslında bizim toplumuza başlık olarak söylenebilecek bir şey. Ama Parkinson hastalarının çoğunda özellikle kabızlık çok ön planda ve çok rahatsız edici olduğu için, genellikle önerdiğimiz; özellikle bol sebzeli, bol lifli beslenmektir. Kiloyu 30 ile çarptığımız zaman, kişinin mililitre olarak, kaç mililitre sıvı alacağını da söyleyebiliriz. Yani 70 kilo bir insanın, 30 ile çarptığınız zaman, yaklaşık 2 litre günlük sıvı alması gerekiyor.
Her gün mutlaka 1 kâse yoğurt yiyin, D vitaminini ihmal etmeyin
Parkinson hastalığında düşme riski çok olduğu ve sıklıkla uzun kemik kırıkları, cerrahi müdahale, protez gerektiren, uzun süre yatağa mahkum eden kırıklar ortaya çıkacağı için, kemikleri sertleştirmek gerekiyor. Kemikleri sertleştirmek için de her gün mutlaka 1 kâse yoğurt yememiz ve D vitamini almak için güneşlenmemiz gerekiyor. Güneşlenemiyorsak, güneşin az olduğu mevsimlerse, o zaman D vitaminini de ihmal etmemek gerekiyor.
Yüzme, en etkili egzersizlerden biri
Bütün bu beslenmenin üzerine, iyi koordinasyonlu egzersiz de lazım. Çünkü hareketler yavaş, kaslar esnek değil, buna yardımcı olmak gerekiyor. Bunun için, özellikle yüzme bilen kişiler için yapılabilecek en güzel şey, günlük ya da gün aşırı olarak yaklaşık 30 dakikadan fazla yüzmek. Yüzme egzersizi yapıldığı zaman, neredeyse başka hiçbir egzersize gerek kalmayabilir. Ama onun dışında standart olarak söylenen yürüme faaliyetinin tek başına Parkinson hastalığına iyi gelen bir şey olduğu söylenemez.
“Pedallama”, Parkinson hastalığına iyi geliyor
Özellikle hızlı yürüme ya da onun daha farklı bir şekli olan pedallama, Parkinson hastalığı için yararı gösterilmiş bir egzersiz şekli. Pedallama aslında, bisiklet sürmenin farklı bir hali.Kişi bisiklet sürebiliyorsa, günlük 30 dakika üzerinde bisiklet sürmek, bacakları kullandırması ile birlikte üst uzuvların da koordinasyonunu artırdığı gösterilmiş. Eğer bisiklet kişi bisiklet süremiyorsa, yaklaşık 30 ila 45 dakika, bizim ‘pedallama’ dediğimiz, tekerleksiz pedallar çevirme Parkinson hastalığına iyi geldiği gösterilmiştir.
Dans, hareket sınırlılıklarını ortadan kaldırıyor
“Egzersiz olarak, tüm kasları ilgilendiren, mümkünse bir dans aktivitesi de yapılabilir” diyen Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Gençler gibi dans etmek, hastalığın hareket sınırlılıklarını ortadan kaldırabilir. Dans için bir sınır yok, eğer kişinin hoşuna gidiyorsa, ilgi duyuyorsa, vücut koordinasyonunu artıran bütün dansları ya da hareketleri yapabilir. Onun dışında, profesyonel anlamda eğer kişi ileri bir hareket sınırlılığına sahipse, kendi başına bu dediğim egzersizleri yapamıyorsa, ‘nörorehabilitasyon’ dediğimiz, Parkinson’a özgü fizik tedavi ya da nörorehabilitasyon fizyoterapi uygulamak, berberinde ilaçlar kullanılarak, çok daha iyi günlük yaşam aktivitelerini geri kazandırabiliyor.”