Özel öğrenme güçlüğünün alt tipi olan ve“okuma bozukluğu” da denilen disleksi, harflerin ya da sayıların okunamaması, yanlış okunması, okuma hızında yavaşlık ve heceleyerek okuma şeklinde ortaya çıkabiliyor. Çocuğun bilerek okumadığı ya da isteksiz olduğu yönündeki yanlış algılar nedeniyle tanının geç konulabildiğini belirten uzmanlar, erken tanı ve erken özel eğitimin önemini vurguluyor.
NPİSTANBUL Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Mine Elagöz Yüksel, disleksinin özel öğrenme güçlüğünün bir parçası olduğunu söyledi.
Harfler ya da sayılar yanlış okunuyor
“Okuma bozukluğu” adı da verilen disleksinin özel öğrenme güçlüğünün en sık karşılaşılan alt tipi olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Mine Elagöz Yüksel, “Disleksi, hem erkeklerde hem kızlarda görülebilir. Çocukların zeka düzeylerinin altında okuma becerileri olduğu durumda disleksiden şüphelenilir. Bu çocuklarda harflerin ya da sayıların okunamaması, yanlış okunması, okuma hızında yavaşlık, heceleyerek okuma görülebilir” dedi.
Sağ-sol karıştırılması yaşanabiliyor
Disleksiye başka sorunların da eşlik edebileceğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Mine Elagöz Yüksel, “Disleksiye sıkça sağ-sol karıştırılması, yön saptayamama, önce-sonra, ileri-geri kavramlarında zorlanma, topa vurma, ip atlama, ayakkabı bağlamada güçlük gibi diğer sorunlar, dikkat eksikliği, unutkanlık eşlik edebilir. Özel öğrenme güçlüğünün diğer alt tipleri ile beraber görüldüğü durumlarda ise aritmetikte zorlanma, okuduğunu anlayamama, yanlış ya da ters yazma bulunabilir. Disleksisi bulunan çocuklar birbirlerinden farklı yoğunlukta belirtiler gösterebilir, her belirtiyi taşımak zorunda değildir” diye konuştu.
Geç konuşmaya dikkat!
Öğrenme bozukluklarının altta yatan genetik etkenler ve çevresel faktörlerin etkileşimi ile oluştuğu düşünülen nörogelişimsel rahatsızlıklar olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Mine Elagöz Yüksel, “Bu çocuklar genellikle ilkokul dönemi tanı almakla beraber ilkokul öncesi de geç konuşma, harf telaffuzunda zorlanma ve motor becerilerde zayıflık gibi belirtiler gösterebilirler” uyarısında bulundu.
Tanıda geç kalınmamalı
Bu çocukların zekalarında gerilik olmadığı için akademik alanda zorlanmakla beraber diğer alanlarda becerikli ya da yaratıcı olabileceklerini kaydeden Dr. Öğretim Üyesi Mine Elagöz Yüksel, erken tanının önemli olduğunu belirterek “Bu durum ailelerin kafasını karıştırabilir, sanki çocuğun bilerek okumadığı ya da isteksiz olduğu gibi algılanmasına yol açarak tanının geç konmasına sebep olabilir. Bu süreçte ailelerin sıklıkla tükendiği, çocuğa ders anlatmaktan ve sık tekrar etmekten yorulduğu, bağırdığı, eleştirdiği sık karşılaşılan durumlardır. Tanı için bir çocuk-ergen psikiyatri uzmanına başvurmak gereklidir” uyarısında bulundu.
Erken tanı ve erken özel eğitim önemli
Erken tanı ve erken özel eğitim ile tedavide hızla ilerlemenin mümkün olduğunu vurgulayan Mine Elagöz Yüksel, “Her disleksisi bulunan çocuğa medikal tedavi başlanmaz ancak ihtiyaç halinde tedaviye ilaç kullanımı eklenebilir. Hekime geç başvuru ve geç tanı konması tedaviyi geciktireceği gibi çocuğun yapamamasından kaynaklanan özgüven problemi yaşamasına, okula gitmek konusunda isteksizleşmesine sebep olabilir. İleri dönemde depresyon, kaygı bozukluğu gibi tanılar eşlik edebilir” dedi.
Öğretmenle iş birliği yapılmalı
Tedavi süreci içinde çocuğun öğretmeni ile iş birliği içinde olunması gerektiğini vurgulayan Dr. Öğretim Üyesi Mine Elagöz Yüksel, “Öğretmenin de tanı hakkında bilgi sahibi olması çocuğu daha iyi anlamasına ve ona daha iyi yardımcı olabilmesine neden olur. Ebeveynler ve öğretmenlerinin çocuğa karşı anlayışlı ve destekleyici olması tedaviyi olumlu yönde etkiler. Dislekside çocukların farklı yöntemlerle öğrenebildiği ve disleksinin tedavisi olan bir durum olduğu unutulmamalıdır” şeklinde konuştu.