Behçet sendromu olarak da bilinen Behçet hastalığı, vücudun farklı bölümlerinde bulunan kan damarlarının iltihabına yol açan ve çok sık karşılaşılmayan kronik bir hastalıktır. Vücudun bağışıklık sistemindeki bir aksaklık sebebi ile iltihaplanması ve enfeksiyon durumunun ortaya çıkması ile gelişebilir. Adını ilk defa hastalarından birinde görülmesi ile ve üç temel semptomunu saptaması ile yaptığı araştırma üzerine Türk bilim insanı olan Hulusi Behçet’ten almıştır.
Hastalık; tekrar eden ülserler, göz ve cilt sorunlarından oluşması ile belirlenmiş olsa da ilerleyen dönemlerde kalp ve damarlarda, sindirim sisteminde, akciğerde, eklemler üzerinde, böbrek ve sinir sisteminde de birtakım sorunlara yol açabilmektedir.
Behçet Hastalığı Neden Olur?
Hastalığın nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Genellikle Ortadoğu ve Asya gibi yerlerde sık karşılaşılması genetik ve çevresel faktörlere dayatılmaktadır. Hastalığın nedeninin bağışıklık sistemi üzerinde yaşanan bir sorun nedeni ile enfeksiyona karşı bir sonuç gösterdiği ve bazı belirtilerin ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Bu tür hastalıklar bağışıklık sisteminin istemeden de olsa kendi hücrelerine saldırması durumuna gelmektedir. Hastalığın belirtilerinin genellikle kan damarlarının enfeksiyonundan kaynaklandığı düşünülür. Bu durum, arter ve damarlarda görülebilir ve vücutta bulunan damarlara zarar verebilmektedir.
Konu üzerinde yapılan araştırmalara göre hastalıkla bağlantılı genlerin varlığı belirlenmiştir. Diğer bir araştırmaya göre de bu hastalığa karşı hassas gen taşıyıcılarında virüs veya bakteri türlerinin bu genleri tetiklemesinin bu hastalığa neden olabildiğini düşündürmektedir.
Çocuklar ve ileri yaşta olan kişilerde görülse bile çoğunlukla 20 ya da 30’lu yaşlarda olan erkek ve kadınları etkilemektedir. Hastalık durumu kadınlara oranla erkeklerde daha ağır ilerler.
Behçet Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Hastalığın ilk dönemlerinde konu ile alakasız birtakım farklı belirtiler görülebilmektedir. Belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterir ve zaman içerisinde şiddeti artabilir.
Hastalığın belirtileri ve bulguları vücuttaki hangi bölümün etkilendiğine göre farklılık gösterebilir. Bu belirtiler arasında ise; ağızda yaralar, gözde iltihap, cilt döküntüleri ve birtakım yaralar bulunmaktadır. Hastalığın ilerleyen dönemler oluşturabilecek etkileri belirtilere ve bulgulara göre değişebilir.
Hastalıktan sık olarak etki gören alanlar arasında öncelik olarak ağız bölgesi gelmektedir. En fazla görülen belirtisi ise ağız ve çevresinde kanser yaralarını anımsatan ağrılı ağız yaraları meydana gelir. Küçük ve ağrıya neden olan kabarıklıklar ağrılı ülserlere dönmektedir. Yaralar 2-3 hafta içinde iyileşebilirken bu belirtiler genellikle tekrarlamaktadır.
Bu hastalığı taşıyan kişilerin bir bölümünün vücutlarında sivilceye benzer yaralar gelişebilir. Farklı kişilerde ise bacaklarda ve ciltte kızarıklıklar, kabarık ve hassas olan nodüller ve doku büyümeleri gelişmektedir. Üreme organları üzerinde açık yaralar meydana gelebilirken çoğunlukla ağrılı ve iyileşme gösterdikten sonra yara izleri kalabilir.
Hastalığı bulunan kişilerin gözlerinde enfeksiyon ya da iltihap görülebilir. Bu durum iki gözde kızarıklığa, ağrılara ve bulanık görmelere neden olabilir. Gözde bu belirtileri yaşayan kişiler vakit kaybetmeden doktora gitmeleri gerekmektedir.
Bazı kişilerde eklem ağrıları görülebilirken çoğunlukla dizleri etkilemektedir. Bazı bireylerde ise ayak bileği, dirsek ya da kol bilekleri etkilenmektedir. Belirtiler 2 veya 3 hafta sürebilirken genellikle kendiliğinden düzelir.
Damarda kan pıhtılaşması meydana geldiğinden gelişen iltihaplanma, kol ya da bacakta kızarıklık, ağrı ve şişmelere neden olabilmektedir. Sindirim sisteminde etkisi olan bu hastalık, karın ağrısına, ishale ve kanamalara neden olabilir ve bu belirtiler görülebilir.
Beyin ve sinir sisteminde ortaya çıkan iltihaplanma; ateş, baş ağrısı ve baş dönmesi gibi bir takım denge kayıplarına ya da felç durumuna yol açabilmektedir.
Bunların yanı sıra farklı ve olağan durumlarda görülebilen belirtiler mutlaka bir doktor ile paylaşılmalıdır. Ayrıca yukarıda verilen belirtilerin görülmesi ile birlikte kişi, kesinlikle uzman bir doktora görünmeli ve muayene edilmelidir.
Behçet Hastalığını Nasıl Teşhis Edilir?
Hastalığın belirlenmesi için özel bir test bulunmamaktadır. Bu sebeple hastalığın teşhisi doktor tarafından yapılan fiziki muayeneler ile birlikte belirti ve bulgularla yola çıkılarak yapılır.
Çoğu kişide ağız yaraları oluştuğundan hastalığın tanısının konulması için kişinin 1 yıl içerisinde en az üç kez tekrar eden yaraları olması gerekmektedir. Ayrıca tanı konulması için iki durum gerekmektedir. Bunlardan biri cinsel organlarda tekrar eden açık yaralar, gözde iltihaplanma ve cilt yaralarıdır. Bu gibi durumlarda yapılan kan testleri farklı bir tıbbi rahatsızlığın olasılığını ortadan kaldırmaktadır.
Hastalık teşhisi bakımından belirlenen testlerden biri de paterji testidir. Bu test, doktor tarafından deri altına iğne konularak yapılır ve bölge inceleme altına alınır. İncelemeler sonucu kırmızımsı bir yumru meydana gelmesi ile bağışıklık sisteminde bir tepki durumu görülür.
Behçet Hastalığının Tedavisi
Hastalığın tedavisi kişiden kişiye farklılık gösterdiği için şikayet ve yakınmalara bağlı olarak farklılık gösterebilir. Tedavi yöntemlerinde ise bireyin yaşantısında yapacağı birtakım farklılıklar olabileceği gibi, uzun dönemler kullanılması gereken bazı ilaçlar da olabilir.
Özellikle ilaçla tedavide hastalığın hangi bölgede ve ne derecede olduğuna bağlı olarak farklılaşabilir. Çoğunlukla ağız içerisinde aftlar olarak kendini belli eder. Bu durum, bireyin yaşantısında bazı olumsuzluklara neden olabilirken, çoğunlukla kortizonlu sprey ya da solüsyonlar önerilebilir.
Genital bölgede ortaya çıkabilen ülserler de aftlarla benzer durumlar yaşanabilir. Bu bölge için de aynı şekilde kortizon içeren kremler ya da solüsyon önerilebilir. Bacak bölgesinde görülen ağrılara karşı da uzman tarafından birtakım ağrı kesici ilaçlar önerilebilmektedir.
Bu durumu yaşayan bireylerin kesinlikle düzenli kontrollerini yaptırmaları ve takip edilmeleri gerekmektedir. Hastalığın tedavisinin ertelenmesi ve takibinin yapılmaması durumundan ciddi sonuçlara neden olabilirken, bu olumsuzluklardan biri de körlük olabilmektedir.
Tedavi sürecinde önerilecek ve tavsiye edilecek bütün ilaç ve yöntemler sadece hekim tarafından belirlenebilir. Doktorun önerisi dışında herhangi bir ilaç ve yöntem uygulanmamalıdır.