Aşı Toplum Sağlığı Açısından Neden Önemlidir? Ülkenin Yüzde Kaçı Aşılanmalıdır?
Birçok bulaşıcı hastalıkta aşı tarihi olarak yüzyıllardır eldeki tek silahtır. Bu gün içinde, bulaşıcı hastalıkların bazı tedavileri olmuş olsa bile bu tedaviler hiçbir zaman tam kalıcı sonuç vermemektedir ve bakterilere direnç oluşturulması, virüslerin tedavi karşısında shift ederek kendi subtiplerini (alt tip) üretip ilaçlardan kaçabilmekte ve yeniden ataklara kalkabilmektedirler.
Bu durumda aşı tek geçerli yoldur, her zaman böyle olmuştur ve bundan sonra da böyle olacaktır. Tedaviye göre çok daha ucuz, kolay ve sonucu çok daha garanti olan bir yöntemden bahsediyoruz.
Aşının çıkışı biliyorsunuz Türkiye, hatta İstanbul kökenlidir. İngiliz büyükelçisinin eşi Lady Montagu çiçekbozuğu yüzü olan bir hanımdı, çiçek hastalığı atlatıp ölümden dönmüş ve kardeşlerini çiçek hastalığından kaybetmiş birisidir.
Bu nedenle çiçek hastalığına göre aşırı bir ilgisi, duyarlılığı vardır. İstanbul’a, büyükelçi eşi olarak geldiğinde İstanbul’daki hanımların, kendi çocuklarının görünmeyen yerlerinin, kalçalarını, kasıklarını keserek çiçek hastalığını aktif olarak geçirmekte olan çocukların döküntülerini alıp oraya ektiklerini, böylece vücuda fazla yüklü olmayan virüsleri vücuda alarak bir nevi aşılayarak, çocuklarının görünen kısımlarının, yüzlerinin bozulmasının önüne geçtiğini ve ölümlerden kurtulduğu, kör olmasını engellediği dönemleri İstanbul halkı dünyaya öğretmiştir.
Bunu, Kraliyet ailesinden tanıdıklarına mektupla yazmış ve kalıcı hale getirmiştir. Eğer Lady Montagu bunu yazmamış olsaydı biz atalarımızın başarısını konuşamayıp çiçek aşısının keşfedicisini Edward Jenner olarak bilecektik. Halbuki İstanbul halkıdır ama Edward Jenner, bunu endüstrileştiren kişidir. Aşılanma faaliyetini, bu olayların üzerine endüstrileştirerek dünyaya yayılmasını sağlamıştır.
Yirminci yüzyılın 10 halk sağlığı başarılarının bir numarasında aşılama çalışmaları gelmektedir. Eğer aşılama çalışmaları olmasaydı, bugün dünya yüz milyonlarca, belki de bir milyara yakın çocuğu ve yetişkini bulaşıcı hastalıklardan kaybetmiş olacaktı.
Aşıdan bahsederken, aslında bu kadar kişiyi kurtarmış bir silahtan bahsediyoruz. Covid de yepyeni bir hastalıktır ve insanoğlu buna aşıyı bulmuştur. Bu aşı tabii ki ya hastalığın tamamen kökünün kazınmasına ya da en azından kontrol altına alınıp küçük çaplı ataklar dışında, dünyada büyük etki oluşturmamasına yarayacak olan bir seçenektir. Ülkemizin de içinde bulunduğu, dünyada 200’ü aşkın aşı çalışması yürütülmüştür. 18’i Türkiye’de yürütüldü. Türk aşısını da önümüzdeki dönemlerde kullanıma verilebileceğini ümit ediyoruz.
Bu yıl, Türkiye’ye ithal edilen elli milyon doz Çin aşısının da virüslerin aktivitesini inaktif hale getirdiğine ve bunun dışında bir teknoloji kullanılmadığını biliyoruz. Bu aşıda yüzyıllardır insanlığın kullandığı bir aşı teknolojisinden bahsediyoruz.
Covid'in Bitmesi İçin Ülkenin Yüzde Kaçı Aşılanmalıdır?
Bir toplumda virüsün bulaştırıcılık hızına bağlı olarak yüzde 65-85’ini aşı veya hastalığı geçirerek bağışıklıklarını yükseltirseniz o virüs artık bir insanda enfeksiyon yaptıktan sonra atlayarak, yani bir insandan bir insana geçerek hayatını sürdürebilir. Aksi takdirde on gün içinde ya insanı öldürür ya da insan bağışıklığı onu öldürür.
İnsan öldüğünde de virüsün hayatı sona erer, bağışıklık sistemimiz virüsü yendiği zaman da virüsün hayatı sona erer. Başka bir deyişle, bu virüsün bir insana girdikten sonra, varlığını sürdürebilmesi için on gün içinde bir başka insana atlaması/bulaşması lazım. Bunu yapabilmesi için etrafında ne aşılanmış ne de daha önceden hastalığı tanımış insanların olması lazım. Bunu engellemek, virüsün atlamasını önlemek için toplumdaki en az %65’lik dilimin aşılanarak toplumsal bağışıklığı sağlaması amaçlanmıştır.